"Etrafımda çok sayıda Beşiktaşlı, Galatasaraylı arkadaşım var. Biz daha çok işin tatlı kısmındayız. Geçmişte “Çocukluğumda etrafımda aklı başında kim varsa Fenerliydi, onun için Fenerli olduk.” demişim. Farklı takım tutan bazı fanatikler bunu hep aleyhte kullanıyorlar. Halbuki ben etrafımdaki bütün büyüklerin, amcaların, dayıların Fenerbahçeli olduğunu söylemek istemiştim. Onların hepsi Fenerbahçeli olunca üzerinizde etkisi oluyor tabii."

"Ek olarak çocukluk döneminde bir takımın popülerliği de tercihler üzerinde oldukça etkili. Fenerbahçe’nin popülerliği de hiçbir zaman değişmediği için çocukların Fenerbahçeli olması kaçınılmaz bir durum.. Hatta öyle ki Baba Beşiktaşlı olsa bile Fenerbahçeli oluyorsun"

"Çocukluğumuzda, 70’lerde, tıpkı 1940’larda olduğu gibi, takım çok iyi durumda olduğu için, kazanan takımı tuttuk. Tabii daha sonraları bu takımın bizde yüksek tansiyona sebebiyet vereceğini bilmiyorduk, Fenerli olmak biraz yüksek tansiyon sebebi… (Gülüyor.) Ancak 3-0’dan sonra biraz rahatlayabiliyoruz biz. 2-0’dan sonra oturup rahatça maç izleyebildiniz mi hiç? Yani öyle bir tadı var. Ancak dediğim gibi hiçbir zaman bir fanatiklik, "Biz çok iyiyiz" duygusunda değilim."

"Bir de centilmenlik var, herkesin söylediği fakat uygulamada çuvalladığı bir konu. Fanatik bir taraftar olmadığım gibi aynı zamanda bir futbol izleyicisiyim, futbol izlemeyi seviyorum. Örneğin 80’lerin sonuna doğru Galatasaray’ın Avrupa Kupaları’nda başarıları olduğu yıllarda, "Yok ben izlemem, bakmam o tarafa" Duygumuz olmadı, hepsini izledik. Hangi takımlı olup olmadığına aldırış etmeden, hünerli futbolcu özelinde baktık oyunculara"

"Bizim iyi futbolcularda da şöyle bir durum var, birisi eğer ligde herhangi bir takımda iyi oynuyorsa “Ne zaman Fener’e geliyor?” diyoruz. Çocuk bize gol atıyor, diyoruz ki “Tamam geldi, seneye bizde.” Böyle durumlarımız da var. Takımdan, tarihsel imajından, tarihinden elbette etkileniyorsunuz"

"3 köklü takım ile ilgili de hiç kimsenin bir şüphesi yok. Hepsinin “şanlı tarihi” boş bir laf değil hakikaten. Fenerbahçe’nin de böyle belirgin bir etkisi var. Bazı insanlar tanıyorum, çocukluğunda bahsettiğim sebeplerle bir takım tutup da yetişkinlikte başka bir takıma geçen. Benim etrafımda pek yok "Çileli doğmuşum zaten ezelden…"

"Lise yıllarındaydık o zamanlar, Rıdvan Abi, Oğuz Abi, Hakan oynuyor. 80’lerin sonu 90’ların başı falandı. Beşiktaşlıların sahasındaydı, yenildik ama güzel de maç oldu. Çok iyi oynayıp yenilmiştik, onu hatırlıyorum. Bir de bir Galatasaray maçı vardı, 89’da, 3-0’dan gelip 4-3 kazandığımız. Otelde staj yapıyordum o zamanlar, televizyondan izlemiştim. O çok güzel bir hatıraydı, muhatabın Galatasaray olması da tabii etkili olmuştur."

"Futbol dışında basketbolu da takip ederim ama son zamanlarda çok izleyemedim. A Milli Basketbol Takımımızın maçlarına biraz baktım. Bizim basketboldaki son durumumuzu açıkçası bilmiyorum. Onun dışında kadın basketbol, voleybol gibi diğer branşları da fırsat buldukça takip etmeye çalışıyorum."
"F.BAHÇE FiLMi BENi AŞAR"

"Fenerbahçe’nin tarihi ile ilgili bir film yapmak beni aşar ama hatırladığım Mustafa Altıoklar’ın öyle bir hikayesi vardı. Fenerbahçe’nin İstanbul işgal altındayken yaptıklarıyla alakalı tarihsel bir çalışma, belgesel niteliğinde bir drama yapacaktı. Benimki o tonda değil de, hatırlar mısınız 80’lerde komedi dünyasının ilgisini çeken bir sahaydı futbol, rahmetli Kemal Sunal’ın “Gol Kralı” filmi vardı mesela, dönemin meşhur futbolcularıyla sahada göründüğü bir filmdi."


FENERBAHÇE FiLM SENARYOSU

"Bu tarzda benim de 100. Yıla denk gelen bir projem vardı sadece 100. Yıl’a özel değil, her dönem yapılabilecek bir şeydi. Futbolu bırakmış, lunaparkta penaltı attıran birinin, gizemli bir şekilde aşil tendonunda oluşan bir hadiseden dolayı her attığının kaleye girmesiyle alakalı fantastik bir hikaye. Sonra bütün takımlar onun peşine düşüyor. Futbolun zevkini kaçırdığı için tekrar düşüşe geçiyor adam, çünkü her attığı giriyor. Böyle acıklı bir hikaye. Ben istedim ki benim takımım Fenerbahçe olduğu için onu desteklesin, diğer takımlardan da bilindik, filmde rakip olan ama hünerleriyle orada olan, milli takımdan oyuncularda olsun. Gerçekten futbolla ilgili popüler bir komedi filmi yapılabilir mi diye düşünüyorum. Teferruatlı olmasının sebebi, son 3-5 yıldır futbol dünyası biraz kaynadığı, işin keyfinden çok tatsızlıkları gündemde olduğu için biraz lüks kaldı. İnşallah her şey yoluna girer…"

"RIDVAN DiLMEN'i ZOR iKNA ETTiM"

"Daha önce futbol temasını kullandığımız bazı işler oldu. 1-2 reklam filminde birçok futbolcu arkadaşla çalıştım. Örneğin; Türk Telekom Arena’nın anahtarlarını ben teslim ettim. Tabi senaryoda küçük numaralar da yaptık, açılışta iki kaleye de gol attık. Arog filminde de meşhur “Gol Olur” lafı üzerine Rıdvan Abi’den oynamasını rica ettim. O da sağolsun kabul etti ama filmin ilk çağlarda geçtiğini herhalde tam izah edemedim telefonda. Geldi, “Ya biz hakikaten bu kürkleri mi giyeceğiz?” dedi. Ben de dedim ki “Rıdvan Abi tamam film absürd komedi ama sen takım elbiseyle olursan iyice absürd olur, bu film kaldırmaz.” Gerçekten çok zor ikna ettim onu kürkü giydirene kadar. Halbuki 80’lerde de şortlar hayli kısaydı. “Rıdvan Abi sen eski fotoğraflarına hiç bakmıyorsun herhalde.” Demiştim."

"KALECi OLMAK iSTERDiM"

"Nadir olarak tercih edilse de kaleci mevkii benim ilgimi çekmiştir hep. İyi kaleci olmak zor. Mahalle maçlarında en son hatırladığım kadarıyla 1984’te kaleye geçmiştim. Acaba kaleye geçmedim de ileride mi oynadım, hayır hiç oynamadım galiba. Onun için son maceram bu. Mahallede kaleye geçenleri çok ciddiye almazlardı da...Fenerbahçe’de çok iyi kalecilerimiz oldu geçen zaman içerisinde, milli takımın da kalesini korudular. İyi kaleci çok nadir yetişen, çok da kıymetli bir şey. Kaleci olmak isterdim."

"İsim olarak da bizim gençliğimizde Rıdvan vardı, çok iyiydi. Bizim hızına, yeteneğine hayran olduğumuz bir adamdı. Yakın zamanda da Arda’yı izledim, o da mevkisinin değişmesi ile ilgili bir şey anlatmıştı. Çok zor tabi bir mevkide hünerli olmak."

"Oğlum tabii ki Beşiktaşlı. (Gülüyor.) Başka bir takım tutmasını engellemek gibi bir durumumuz yok tabii. Şu an 4 yaşında, 3 yaşındayken kendim özenip Fenerbahçe forması alıyorum ama giyer mi giymez mi şüpheliyim. Televizyonda Fenerbahçe’nin maçını görünce Fenerbahçe falan deyip giydi. 15 gün hiç çıkarmadı formayı üzerinden. Dedim ki “Bu bir şeye işaret, ben bunu maça götüreyim.” Götürdüm, bir müddet iyiydik, maç daha başlamamıştı. Maçın başlamasına yakın “Baba ben gitmek istiyorum.” Dedi. “Oğlum sen Fenerlisin” diyorum, gitmek istiyor hala. Sonra anladı ki Fenerbahçeliler stadyumda maç bitimine kadar kalacaklar, düşündü düşündü, eve gitmem için ne lazım dedi herhalde, “Baba ben cimbomluyum.” Dedi. Eve gitmek için Böyle bir şaka yaşattı bana. Sonra ikna ettim, maçı izledik. Vaktiyle biz babama 1979’da bir maçı izlettirmemiştik, onun intikamını almış oldu. Fenerbahçeli ama, zorla değil"