Emekli bir futbolcu olan 'Major Karl Von Steiner', komutanı olduğu esir kampındaki Müttefik askerleriyle Alman futbolcuları arasında bir futbol maçı organize etmek ister. Amacı, savaşın gerilimini biraz azaltmak, savaştan önce hayranı olduğu futbolculara kampta daha iyi şartlar sunmaktır. Ne var ki üstleri, bu fikri gerçek amacından çıkarıp Almanya'nın cephede de yeşil sahada da yenilmez olduğunu bütün dünyaya gösterme gayretine girerler. Nazilerin propaganda araçlarından biri haline dönen maçta Müttefik askerlerinden oluşan takım, Almanlar karşısında büyük bir zafer elde eder.

'Zafere Kaçış'ın hikâyesi gerçek hayatta yaşandı mı, yaşandıysa filmle ne kadar örtüşüyor bilemiyoruz. Ne var ki filmin senaryosundaki benzer olaylar çekiminden 58 yıl önce İstanbul'da gerçekten yaşandı. Olayın kahramanıysa Fenerbahçe.

İstanbul işgal altındayken Fenerbahçeliler, Kurbağalıdere kenarındaki kulüp binasının önündeki iskeleye yanaşan motorlarla Anadolu’ya silah kaçırmaktaydı. Fenerbahçe kulübünün kayıkhanesi bir silah ve cephane deposu haline getirildi. Geceleri gizlice bu kayıkhanenin önündeki ahşap iskeleye yanaşan motorlar buradan yüklenip, gizlice Moda Koyu'na açılıyor, oradan İzmit’e geçerek Anadolu’ya silah ve cephane götürüyorlardı. Fenerbahçe Kulübü'nün bu faaliyeti işgal orduları başkomutanlığı tarafından haber alındı. Bunun üzerine Fenerbahçeliler, kayıkhaneyi hemen boşaltarak cephaneyi çevredeki üye ve sporcu evlerine taşıdı. Kulübü basan işgal kuvvetlerinin birlikleri ortada delil bulamadı. Ancak yine de  Fenerbahçe Kulübü haftalarca süngülü bir müfreze tarafından işgal altında tutuldu.

Tüm çabalara rağmen bir şey elde edememiş olmak, işgal ordularının İngiliz Başkomutanı General Harrington’u oldukça öfkelendirmekteydi. Fenerbahçe’ye hiç olmazsa futbol sahasında acı bir darbe indirebilmek için bir çare arıyordu. 

Ve bir gün General Harrington, İstanbul gazetelerine şöyle bir ilan verdi: “Gardler muhteliti, Türk kulüplerine meydan okuyor. Galibine, başkumandanın adını taşıyan büyük bir kupa verilecek bu maça Türk kulüpleri diledikleri gibi takviye de alabilirler.”Fenerbahçeliler, bu meydan okumanın direkt olarak kendilerini hedef aldığını hemen anlamışlardı. Ve yine gazeteler aracılığıyla hemen gereken cevabı vermişlerdi: “Fenerbahçe Kulübü yalnız kendi kadrosuyla bu maçı şartsız olarak kabul eder.”Zira işgal kuvvetleriyle en çok maçı Fenerbahçe yapmıştı. Fenerbahçe, oynanan 50 maçın 41’ini kazanmış dördünde berabere kalarak büyük bir başarıya imza atmıştı.General Harrington, Mısır’daki İngiliz askeri kuvvetlerinden, dört önemli profesyonel futbolcu getirtmiş, adeta bir İngiltere Milli Takımı oluşturmuştu. Hedef o kadar büyüktü ki, ortaya konan bir metreye yakın, gümüş işlemeli kupa Başkomutan 'General Harrington' adını taşıyordu. 'Goldstream Guards' adı altında oluşan bu takım özel şekilde kampa alınarak sıkı bir çalışmaya tabii tutulmuştu.

İstanbul’da büyük bir heyecan uyandıran bu maç 29 Haziran 1923 günü Taksim Stadı’nda çok büyük bir seyirci topluluğu önünde oynandı. Maçı izlemek üzere Iron Duck zırhlısıyla İstanbul'a gelen Malta Valisi Lord Plummer, General Harrington ile birlikte şeref köşesindeki yerini almıştı. Şeref köşesinin önündeki masanın üzerinde de maçın galibine verilecek olan 'General Harrington Kupası' duruyordu.Fenerbahçe bu tarihi maça, şu ünlü kadrosuyla çıktı: Şekip Kulaksızoğlu- Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay- Kadri, İsmet, Fahir- Sabih, Alaeddin Baydar, Zeki Rıza Sporel, Ömer Tanyeri, Bedri Gürsoy.Maçı 2 - 1 kazanan Fenerbahçeli futbolcular, ellerinde General Harrington Kupası olduğu halde seyircilerin omuzları üzerinde stattan çıkarıldıktan sonra Beyoğlu'nda büyük sevgi gösterileri arasında dolaştırılılıp Kadıköy'e uğurlandı.

Fenerbahçe'nin bu galibiyeti tüm ülkede milli bir zafer etkisi uyandırmıştı. Nitekim maç gecesi Lozan Konferansı’nda bulunan Türk heyetine de bu galibiyet haberi ulaştığında İsmet PaşaFenerbahçe Kulübü'ne “Heyetimiz namına hepinizi meserretle tebrik eder, gözlerinizden öperim” sözleriyle bezeli kutlama telgrafı göndermişti.

İşte o tarihi maçın öncesinde, sırasında ve sonrasında yaşananlar Mustafa Uslu tarafından film haline getirilecek.Film, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un göz yaşlarıyla başlayacak.

Yıl 1984...17 yaşındaki Ali Koç, dedesi merhum Vehbi Koç ile birlikte Türkiye - İngiltere milli maçını izlemeye gitti.Maçı İngiltere 8-0 kazandı.Ali Koç, üzüntüden göz yaşı dökerken Vehbi Koç, torununa "Ağlama. Bırak onlar sevinsin, sadece bir maç kazandılar. Bu hikâyenin 50 yıl öncesi var. Biz 50 yıl önce bir maç kazandık ama o sadece bir maç değildi. Bir milletin dirilişi, bir vatanın kurtuluşu ve bir halkın ayağa kalkışıydı" dedi.Vehbi Koç'un sözünü ettiği maç, Harrington Kupası için Fenerbahçe ile İngiltere arasında oynanan  maçtı.

Film, Ali Koç'un göz yaşı dökmesi ve sonrasında dedesiyle arasındaki bu diyalog sahnesiyle başlayacak.

O maçın hikâyesi şu şekilde: İlk yarısını 1-0 yenik kapatan Fenerbahçe, ikinci yarıda coşmuş ve klasik futbolunu ortaya koymaya başlamıştı.

60'ıncı dakikada Zeki Rıza’nın golüyle beraberliği yakalayan sarı-lacivertli takım bundan sonra daha da açılmıştı. 74'üncü dakikada yine Zeki Rıza çok sert bir şutla Fenerbahçe’yi galip duruma yükseltmiş ve bundan sonra oyunda Fenerbahçe'nin baskısı daha da artmıştı.

Fenerbahçe, güçlü rakibini eze eze yendiği maçın ardından General Harrington, adını taşıyan büyük gümüş kupayı Fenerbahçe takımı kaptanı Hasan Kamil Sporel’e verirken Taksim Stadı’nda fesler havada uçuşmuştu.

General Harrington Kupası, Fenerbahçe Müzesi'nin en güzide yerinde sergilenmektedir. 






Kaynak:HTSpor