Fenerbahçe ile anlaşmaya çok yakın olan ve iki yıldır hem Avrupa hem de Süper Lig’de büyük takımlarla adı anılan Edin Visca, Medipol Başakşehir’in yakaladığı büyük çıkışta baş rolü oynadı! Boşnak futbolcu bu başarıda ise yakalaması zor bir istatistiğe de imza attı. Visca 33 gol ve 13 asistle son 3 sezonda skora en çok katkıda bulunan futbolcu oldu. Ayrıca Başakşehirli yıldız isim, “Süper Lig’de son üç sezonda hiç maç kaçırmayan oyuncu” unvanını da elde etmeyi başardı.

Çocukluk dönemini Bosna Savaşı'nın tam ortasında geçiren Edin Visca, Four Four Two’ya verdiği röportajda ise hayatıyla ilgili önemli notlar paylaştı.

Savaş döneminden neler hatırlıyorsun? O kötü zamanları ailen ve sen nasıl atlattınız?

Edin Visca: Savaş başladığında iki, bittiğinde beş yaşındaydım. Ne kadar zor bir dönem olduğunu anlatamam. Babam asker olmamasına rağmen üç sene boyunca savaşta yer aldı. Küçük bir kasabada yaşıyorduk ve her gün üzerimizden 30'dan fazla savaş uçağı geçiyordu. Annem ve kardeşlerimle hayatta kalabilmek için elimizden geleni yapıyorduk. Üzerinden 20 yılı aşkın süre geçti ama babam hâlâ o psikolojiden kurtulabilmiş değil. 20-21 yaşlarında çok sevdiğim bir komşumuz vardı. Babamdan 2 metre uzaklıkta şehit olduğunu öğrenince dünya başıma yıkılmıştı!

Öyle bir ortamda futbol oynamak da imkansız olmalı…

Tabii ki. Tek düşünceniz hayatta kalmak! Evinize gelip sizi bombalıyorlar ve yapabileceğiniz hiçbir şey yok. Büyüyünce savaşla ilgili bir sürü kitap okudum çünkü o dönem gerçekten de neler olup bittiğini anlamak istiyordum.

Futbolla tanışman nasıl oldu?

Çocukken bulduğum her fırsatta futbol oynardım. Arkadaşlarımla günümüzün çoğunu top peşinde geçirirdik! Abimin arkadaşlarıyla da ara sıra oynardım. Bana sürekli okulun da önemli olduğunu söylüyorlardı ama benim aklım hep futboldaydı. O dönem ailemin maddi durumu pek iyi olmadığından eğitime devam edemeyeceğimi az çok biliyordum. Sonra abimin arkadaşlarının ısrarıyla onların takımında oynamaya başladım. O dönemler bu işte başarılı olabileceğime inandığımı söyleyebilirim. 19 yaşında Zeljeznicar'a gittim ve iki sezon orada forma giydim. Sonra da Başakşehir'e geldim.

O yaşlarda kendine bir idol belirlemiş miydin?

Zinedine Zidane'a hayrandım. Yaptığı her hareketi sokakta taklit etmeye çalışıyordum ama tahmin edebileceğin üzere yapamıyordum! İzlerken çok kolay geliyor ama gerçekten de inanılmaz hareketleri çocuk oyuncağıymış gibi yapabiliyordu! Futbol tarihinin en iyilerinden biri.

Bosna Hersek'te Yılın Futbolcusu ödülünü kazandığında ne hissettin?

Edin Dzeko gibi, Miralem Pjanic gibi dünyaca ünlü futbolcuların önünde bu ödülü kazanmak beni çok mutlu etti. Bu gibi ödüller, futbol oynama amacımı bana hatırlatıyor. Demek ki boşa çalışmıyorum, her gün antrenmanda döktüğüm terin bir karşılığı var. Yaptığınız işlerin takdir görmesi harika bir duygu. Tabii kesinlikle bununla yetinmeyeceğim. Aksine, kendimi geliştirmem için bana ekstra motivasyon sağladığını söylemeliyim. (Visca'nın takım arkadaşı Mahmut Tekdemir, Mahmut Tekdemir: Takım Arkadaşlarım yazısında onu takımın en hızlısı olarak göstermişti)

Bu performansının arkasındaki sır ne?

Herhangi bir sırrım yok! Futbolda başarılı olmak istiyorsanız profesyonel davranmalı ve yaptığınız işe saygı duymalısınız. Bu yaşıma kadar her zaman elimden geleni yapmaya çalıştım. Hiçbir zaman gösterişli bir oyuncu olmadım ve sadece hocamın verdiği görevleri yerine getirmeye odaklandım. Her sezon kendime yeni hedefler koyuyorum; bir önceki sezondan daha iyi olmaya çalışıyorum. Kendime çok iyi baktığımdan herhangi bir sakatlık da yaşamadım. Tabii bu sadece benimle değil, kulüpte bulunan herkesle alakalı bir şey. Başkandan, teknik direktörden, taraftardan, takım arkadaşlarımdan yeterince destek almasaydım buralara gelemezdim.

Zayıf yönlerin neler? Bir üst seviyeye geçebilmek için neleri geliştirmen gerektiğini düşünüyorsun?

Bunu hiç düşünmedim çünkü kaybedecek zamanım yok! Takım halinde iyi ya da kötü yanlarımızı bilmek çok daha önemli. Oynadığımız her maçı analiz ediyoruz. Hocamın ya da takım arkadaşlarımın benimle ilgili söylediği her şeyi dikkatle dinleyip, eksiklerimi geliştirmeye çalışıyorum. Her antrenmana maç ciddiyetinde yaklaşıyorum çünkü burada yaptığım her şey, sahadaki performansımı etkiliyor.

Performansında Abdullah Avcı'nın ne kadar payı var?

Büyük payı var! Beş sene önce beni Türkiye'ye o getirdi. Oyuncularla iletişimi çok iyi. Bu, futbolda birçok şeyden çok daha önemli. Elbette teknik ve taktik hazırlıklar yapıyoruz ama oyunculara aşıladığı özgüven sayesinde herkesten maksimum verim alabiliyor. Modern futbolda kompakt oynamak çok önemli hale geldi. Atletico Madrid'in Diego Simeone'yle birlikte neler başardığına bir bakın… Oyuncular sahada nasıl savaşıyor! Takımın sahada yaptığı işe inanmasını sağlarsanız imkansız diye bir şey kalmaz!

Saha içinde en rahat hissettiğin pozisyon hangisi? Sağ açık mı, sol açık mı, yoksa bek oynamak mı?

Buraya gelmeden önce hep sol kanatta oynadım. Başakşehir'de daha çok sağ kanatta forma giydim ama herhangi bir şikayetim yok. Benim için ikisi de aynı. Profesyonel bir futbolcunun böyle bir tercih hakkı olduğunu sanmıyorum. Hocam takımıma nerede katkı vereceğimi düşünürse beni orada oynatır, ben de sahaya çıkıp verdiği görevleri yerine getirmeye çalışırım.

Avrupa liglerini takip ediyor musun? Hayalini kurduğun bir lig var mı?

Premier Lig ve La Liga'yı çok beğeniyorum. En iyi futbol bu liglerde oynanıyor. Bulduğum her fırsatta maç izliyorum çünkü futbolumu geliştirmem için sadece antrenman yapmam yetmez. Hayalini kurduğum bir lig yok çünkü kendime güveniyorum. Maçları genelde benimle aynı mevkide oynayan oyunculara odaklanarak izliyorum. Ne yaptıklarına, savunmada nasıl pozisyon aldıklarına, hücumda nereye koşu yaptıklarına dikkat edip, kendi ligimizle ve Başakşehir'le karşılaştırıyorum.

Kariyerinin en mutlu anı hangisiydi?

Maracana'da Arjantin'e karşı forma giymek! Dolu tribünler önünde, dünyanın en büyük oyuncularına karşı oynamak tarifi olmayan bir duyguydu. Turnuva sonrası bir arkadaşım beni arayıp “Artık futbolu bırakabilirsin çünkü Dünya Kupası'nda oynadın!” demişti.

En çok ne zaman üzüldün?

Başakşehir'le küme düştüğümüz sezon! Bir önceki sezon çok başarılıydık ama nedense devamını getiremedik. Sezon boyunca şans yanımızda değildi ve kendimizi bir alt ligde bulduk. Beni Türkiye'ye getiren bu kulüple küme düşmek ciddi üzüntü yaratmıştı.

Avrupa'da favori bir takımın var mı?

Valencia. Şampiyonlar Ligi'nde iki sene üst üste finale kalıp kaybetmişlerdi. Yıldız futbolculara para saçıp güçlü kadrolar kuran devlere kafa tutmalarından çok etkilenmiştim. En iyi koşullara sahip olmadan zirveye oynamak, çalışarak da başarılı olunabileceğini ispatlamak önemli.