– Ömer, önce U20 Avrupa Basketbol Şampiyonası’ndan başlayalım istiyorum. Ekip, uzun süredir birlikte oynayan oyunculardan oluşuyordu ve sen bu yapının içine bu yaz dahil oldun. Takım ve Koç Uğurata ile iletişimin nasıldı?

Takımdaki aile ortamı sürekli herkesin sözünü ettiği bir şeydi ama içine girince daha net fark ediliyor. Uzun süredir birliktelerdi ve ilk defa onlarla oynamama rağmen bana sahip çıktılar, saha içi ve dışı bana hep destek verdiler ve bu benim için gerçekten çok önemliydi. Ömer Uğurata ile de iletişimim iyiydi. O da bu kadar süredir birlikte devam eden kadroya beni ekledi, ben de onun ve takımın bana duyduğu güvene layık olmaya çalıştım. Benim için iyi bir fırsat oldu, ülkemi en iyi şekilde temsil etmeye çalıştım.

– Organizasyonda kendinden iki yaş büyük değerli oyuncular ile karşı karşıya gelmene rağmen en iyi beşe seçilip, birçok farklı kategoride Türkiye’nin istatistik lideri olmayı başardın. Organizasyonda bireysel bağlamda kendi beklentilerini karşılayabildiğini düşünüyor musun?

Oyun düzenine uymaya ve koçumuz tarafından bana biçilen rolün hakkını vermeye çalıştım. Herkes takıma katkı vermeye çalıştı ve ben de elimden geleni yaptım.

– Bu şampiyona 1996 sınıfının son altyapı organizasyonuydu. Eminim ki takımdaki her oyuncu altın madalya ile veda etmek isterdi; Litvanya maçında neler ters gitti?

Litvanya’yı yakın dönemde iki kez yenmiştik ama o gün takım halinde istediğimiz hiçbir şeyi tam anlamıyla yapamadık, düzen dışına çıktık ve Litvanya da bundan faydalandı.

– Kariyerine bir süre NCAA’de NC State forması ile devam edeceksin. Türkiye’dekinden tamamen farklı bir kültür, farklı bir basketbol yaşantısı… Neler düşünüyorsun, beklenti ve hedeflerin neler?

Açıkçası şu ana kadar hiç detaylı gelecek planı yapmadım, tabii ki hedeflerim var ama asıl amacım birey ve sporcu olarak her gün gelişmek. Orada bilgisayar mühendisliği bölümünü kazandım ve hedefim bu bölüm ve yapacağım maç ve antrenmanların hakkını yüzde yüz verebilmek.

– NCAA’de devam edeceğin belli olduktan sonra birçok kolejin sana yakın teması oldu. O süreçte neler yaşandı ve neden NC State’i seçtin? Kısaca açıklar mısın?

Birçok okulla görüştüm, birçok okul beni ziyaret etmek için Türkiye’ye geldi ama içlerinden staff, oyuncu kadrosu ve eğitim kalitesi olarak bana en yakın ve en çok katkıda bulunacak okulun NC State olduğunu fark ettim. Ziyaret ettiğim diğer okullarda Syracuse ve Utah ile olan diyaloğum çok iyiydi. Onların da bana çok şey kattığını düşünüyorum, her okul farklı bir açıdan bakmamı sağladı. Bu da benim yabancı olduğum bu süreçle ilgili farkındalığımı artırdı. Ne kadar teşekkür etsem az…

– Senin de bildiğin üzere kolej yönetmeliği gereği formayı sırtına geçirebilmen için derslerde de başarılı olman ve belirli bir not ortalaması yakalaman gerekiyor. Türkiye’de de derslerine önem veren bir sporcuydun fakat çok daha yoğun bir örgün eğitim programını basketbol ile birlikte yürütmek için mücadele etmeye hazır mısın?

Fenerbahçe A Takımı’nda oynarken iki antrenman arası okula gidip üstüne ek ders alıyordum ve bu sayede okuldan kopmadım.Orada bir sistem dahilinde yer alacağım için daha kolay olacağını düşünüyorum. Buradayken zamana karşı bir yarış vardı ve bu yüzden zorlu mücadeleye hazır ve antrenmanlıyım diyebilirim.

– NC State ile ilgili izlenimlerin neler? Seni nasıl ikna ettiler? Koç ve stafftan iletişime geçtiğin insanların sana yaklaşımı nasıldı?

Konuştuğum antrenörlerin hepsiyle aram iyiydi ama North Carolina State’teki antrenörler ile daha yakın ve rahat hissettim. Bana hep güven verdiler, yapabileceğime inanmamı sağladılar. Onlarla çalışmak için sabırsızlanıyorum.

– NC State’den Dennis Smith J.R. kolej kararını açıkladığında Twitter üzerinden bir video paylaştı. Onunla diyaloğunuz ne durumda?

Orayı ziyarete gittiğimde görüştük ve çok iyi anlaştık. Diyaloğumuz hep iyi yöne gitti ve şu anda iyi birer arkadaşız. O da freshman olacağı için birbirimize destek olacağız.

– Kariyerini NCAA’e doğru yönlendirmeye başlayan Türk oyuncu sayısında ciddi bir artış var. Bir oyuncu olarak bunun sebepleri hakkında neler söyleyebilirsin? Türkiye’deki üst düzey kulüplerde çok az forma şansı bulma düşüncesi etkili oluyor sanırım?

İlk olarak ben az forma şansı bulma olayının düşünce safhasında olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de hem sporcu hem de öğrenci olmayı başaramadım. Bu sıkıntının giderek büyümesiyle kolejlerden gelen teklifleri daha ciddi araştırmaya başladım. Bu araştırmalarım sonucunda da öğrenci-sporcu olmanın yolunun buna uygun bir sisteme girmek olduğunun farkında vardım. Şu anda o yola girdiğimi düşünüyorum ve henüz her şeyin başındayım.

– Ömer, son olarak, 2016 Genç Erkekler Türkiye Şampiyonası’ndaki bir klasman karşılaşmasında 91 sayı attın. O maçtan bahsedelim; maçtan önce Taner Hoca ile bu konuda bir görüşmen olmuş muydu?

O maçın ilk çeyreğinde 21 sayı atmıştım sanırım, bunu gören 9 Eylül takımı da sayı atmamı önlemek için topu nerede alırsam alayım iki veya üçlü sıkıştırmaya geldi. Takım arkadaşlarım bunun farkına vardı ve ne zaman sıkıştırmaya gelseler değerlendirdik. Sonrasında iki kişi çembere yakın yerde pas almamı engelleyince tepeden isolation oynamaya başladım. Özellikle bu kısımda takım arkadaşlarımın daha çok pas vermesi bana güven verdi, daha rahat atmaya başladım. Onlar pas verdikçe ben atıyordum, ben attıkça onlar pas veriyordu. Maçın bir yerinde Taner Ağabey’imin geriye çekilerek attığım bir üçlükten sonra bu kadar da olmaz ki demesini asla unutmayacağıma eminim. Bana böyle unutulmaz bir anı yaşattıkları için özellikle bütün takım arkadaşlarım, antrenörlerim ve kulübüme teşekkür ederim.

Onur, röportajın sonuna ben birkaç şey eklemek istiyorum. Çok sevdiğim Fenerbahçe’nin kapısından içeri ilk adımımı attığım andan itibaren yanımda olan tüm antrenörlerim, kulüp çalışanları, ailem ve beni A Takım’a çağıran Koç Obradovic’e çok teşekkür ediyorum. Daha yolun çok başındayım ancak geldiğim noktaya ulaşmamda tüm bu isimlerin çok büyük emeği var, hepsine teker teker büyük minnet duyduğumu belirtmek isterim.


trendbasket.net