Fatih Keleş, Mayıs 2017’de Ermeni asıllı rakibi Rafik Harutjanjan’ı puanla mağlup ederek Türk boks tarihinde hem amatörde hem de profesyonelde Avrupa şampiyonu olan ilk sporcu olmayı başardı. 15 Temmuz’da unvanını korumak için ringe çıkacak olan profesyonel boksörle kariyerindeki satırbaşlarını konuştuk.

Almanya’da WBO kemeri için çıktığınız unvan maçı oldukça çekişmeli geçti. Özellikle 7. rauntta rakibinizden sert yumruklar da aldınız, inişler çıkışlar oldu. O dakikalar nasıl geçti, antrenörünüz Bülent Başer’le raunt aralarında neler konuştunuz?

Tartımı verdikten hemen sonra Bülent Hoca’yla motivasyon konuşmalarına başlamıştık. Kendisi büyük bir tecrübe, maç öncesinde kemeri alacağımız konusunda telkinlerde bulunarak beni rahatlattı. Motivasyon konuşmalarında milliyetçi duygulardan beslendiğimizi ifade edebilirim. Raunt raunt maçı değerlendirecek olursak ilk 5 ve 7. rauntlarda biraz düşüş yaşadım ama maçın genelinde iyi bir performans sergiledim. 10. rauntta da maçı kazandım. Hedefim kemeri korumak ve önümüzdeki yıllarda dünya şampiyonluğu maçına çıkmak.

2011’de amatörde Ankara’da kazandığınız Avrupa şampiyonluğu ile WBO Avrupa kemerini kıyaslarsanız neler söyleyebilirsin?  İki final maçı da benzerdi aslında, İtalyan Domenico Valentino ile olan maç da 17-17 bitmişti ve yumruk sayısıyla kazanmıştınız…

Amatördeki Avrupa şampiyonluğu benim ilk önemli başarımdı. Bu nedenle o an yaşadığım sevinç tarif edilemez. Hakemin yumruğumu kaldırması, benim haykırmam ve ardından altın madalya ile İstiklal Marşımızı okumam çok özel dakikalardı. O anlarda yaşadıklarımı dile dökemiyorum bile.
16 yıl amatör boks yaptım. Büyüklerde en son Avrupa şampiyonluğu 12 yıl önce gelmiş, Bülent Ulusoy ağabeyimiz son olarak altın madalyayı ülkemize getirmişti. Tüm bunlar birleşince kazandığım şampiyonluğun değeri de artmıştı. Profesyonelde ise kendime inanıyordum. Kulüpte promotörüm Erol Ceylan ve Bülent Başer’le bu yola çıkmıştık ve iyi bir uyum yakaladık. Son kazandığım WBO Avrupa kemeri için de çok sevindim ama amatör dönemdeki şampiyonluk bambaşkaydı. WBO kemeri benim için kapının anahtarı diyebilirim.

Avrupa Şampiyonası’nda siz altın alırken Adem Kılıççı gümüş, Furkan Ulaş Memiş ve Bahram Muzaffer de bronz almıştı. Ülkemizde profesyonelliğe geçiş pek sıklıkla gördüğümüz bir durum değil. Bu sporculardan sadece siz profesyonel oldunuz. Bu kararı nasıl aldınız? Ve profesyonelde neden az sayıda sporcumuz var?

Amatörde mücadele ederken benim yerime Kırgız birisini getirdiler. Federasyon Başkanı ona kendi soyadını verdi. Federasyonun manevi oğlu ile rakip oldum diyebilirim. Onunla Ordu’da final oynadık. Birinci ve ikinci rauntta iyi olmama rağmen üçüncü rauntta düşüş yaşadım. Maçı ona verdiler. Her amatör sporcunun yaşadığı gibi benim de düşüşlerim oldu. Ama ilk iki raunt benimdi.

2016 Rio Olimpiyat Oyunları öncesinde de seçmeler oldu. Kampta ilk seçmeyi kazandığım hâlde bana “Seçmeyi sen kazanamadın, tekrar maç yapacaksın” dediler. Ben de kabul etmedim. İkinci bir şansı ona vermeyeceğimi söyledim. “Ben seçmeyi kazandım, götürüyorsanız götürün, götürmüyorsanız ben kamptan ayrılıyorum” dedim. Kamptan ayrıldım. 2014’te Erol Ceylan ile Almanya’da görüşmüştüm zaten, Federasyon Başkanı bana ihtiyaçları olduğunu dile getirerek beni geri çağırmıştı. Döndüm. Ama Erol Ceylan’ın “Sana burada kapımız her zaman açıktır” sözünü de unutmadım. Rio’ya götürülmedim, ben de sonra Erol Ceylan ile profesyonelliğe geçtim.
16 yıl amatör boksa hizmet verdim. Birçok başarım var. Yıldızlar Avrupa üçüncülüğü, Akdeniz Oyunları ikinciliği, Avrupa şampiyonluğu, Türkiye şampiyonlukları sonrası bu davranış zoruma gitti. Rakibime destek çıktılar, İstanbul’da ev verdiler. Maddi manevi destek oldular. O çocuk da profesyonel oldu, onları yüz üstü bıraktı. Sonunda kendi evlatlarını da kendilerinden soğuttular. Amatör bokstaki arkadaşlarımı seviyorum, onların hep destekçisiyim ama camiadan soğudum. Şu an profesyonelde ekibim çok iyi. Hepsi benim arkamda, ben de onlara güven veriyorum. Amatördeki başarılarıma yenilerini eklemek istiyorum.

Türk sporcular genel olarak sponsor, medya ve seyirci desteğinden yakınıyor. Bu konuda haklı olmakla beraber sizce sporcular seyircinin, medyanın ve sponsorların desteğini alabilmek adına yeterince halkla ilişkiler faaliyeti yürütüyor mu?

Televizyonlar maçlarımızı veriyor, Bilgehan Demir sağ olsun, canlı yayınlıyor ama şu an Türkiye’den bana büyük bir sponsor desteği yok. Benim hem menajerim hem sponsorum Erol Davulcu var. Trabzon’dan şimdi ufak ufak destekler oluyor, sağ olsunlar ama yeterli değil. Bizde sporcu marka olduktan sonra yanında çok kişi oluyor. Ben şimdi markanın yarısını aldım. Bizim isteğimiz marka olmadan bize destek çıkılsın, beraber büyüyelim. Başarımızla birilerini yanımızı çekmeye çalışıyoruz. Bir de sporcularımızda dil öğrenme konusunda eksiklik var. Bunun, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.


Avrupa şampiyonluğundan sonra dünya şampiyonluğu soruları muhakkak geliyordur. Sizin önünüzde hâlihazırda WBO Dünya Şampiyonu, yenilgisiz Terence Crafword gibi isimlerin olduğunu bilmeyen ve henüz yolun başında olduğunuzun farkında olmayanlarla karşılaştığınızda onlara cevabınız ne oluyor?

Ben amatörde 16 yıl boks yaptım, 10-11 yıldan sonra kendimi amatöre ait hissettim. Profesyonelde daha yeniyim, 9 maça çıktım. Kemerimi birkaç maç korumayı planlıyorum. Kendimi tamamen profesyonele adapte ettikten sonra hedefim tabii ki onunla da dövüşmek ama öncelikle maç sayımı yükseltmem ve tecrübe kazanmam gerekiyor. İleride hedefim dünya şampiyonluğu.

Amatörde 60 kilogramda dövüşüyordunuz. Profesyonelde ilk olarak yarı orta sıklet 66,6 kiloda başladınız ama son iki maçta süper hafif sıklete, 63,5 kiloya düşerek şampiyon oldunuz. Artık yola 63,5 kiloda mı devam edeceksiniz?

İlk maçlarda profesyonelliğe giriş için 66,7’de dövüştüm. Ama kemer maçımı 63,5 kiloda süper hafif sıklette yaptım. Bundan sonra tüm maçlarımı bu sıklette yapacağım.

Artık uzun bir yola çıktınız, biraz bu yolun başına dönelim istiyorum. Cemal Kamacı ve Selçuk Aydın’dan sonra Trabzon yeni bir Avrupa şampiyonu çıkardı. Herkes Trabzon’u futbol ile bilir ama boksta üç Avrupa şampiyonu var. Nasıl başladı bu süreç?

Trabzon özellikle amatörde boksun belkemiği ama yine de Trabzon’da herkesin işi futboldur. Trabzonspor’un futbolda getiremediği başarıları Cemal Kamacı, Selçuk Aydın gibi isimlerle bizler getirdik. Yine de Trabzonspor, Fenerbahçe’yi yener 4 hafta konuşulur; bizim Avrupa şampiyonluğumuz bir hafta zor gündem olur.

Profesyonel olma kararınızdan sonra Almanya’ya gittiniz. Orada günleriniz nasıl geçiyor, antrenman dışında neler yapıyorsunuz?

İdmandan sonra odamda vakit geçiriyorum. Pek dışarı çıktığım söylenemez. Odamda oyun oynuyorum. Pes 2016 oynuyorum bu ara. Erol Ceylan ağabey bazen mangala çağırıyor, ona bile gitmediğim oluyor. Bakmayın odadan çıkmadığıma, burada bir aile gibiyiz. Burada ekstra bir mutluluğum var. Kendimi evimde gibi hissediyorum.

İstanbul’da Azeri rakibinizi rahat biçimde yendikten sonra biraz stiliniz üzerine sohbet etme şansımız olmuştu. Ben Vasyl Lomachenko derken siz Floyd Mayweather’ı izliyorum demiştiniz. En sevdiğiniz yumruğunuz hangisi? Beğendiğiniz boksörler kimler?

Sol kroşem en favori yumruğum. Floyd Mayweather, Gennady Golovkin, Manny Pacquiao ve Canelo Alvarez’i takip ediyorum.

Yeri gelmişken o zaman Golovkin-Canelo maçı hakkında düşüncelerinizi de öğrenelim.

Favorim Golovkin. Kalbim de ondan yana. Canelo da hafife alıncak bir boksör değil tabi kii.

Amatörde dövüşürken şimdi profesyonel olan hangi isimlerle çalışma fırsatı buldunuz? Bir Lomachenko anınız olduğunu biliyorum, bizimle paylaşma şansınız var mı?

Luke Campbell vardı. Yanlış hatırlamıyorsam Furkan Ulaş Memiş onu Ankara’da mağlup etmişti. Azerbaycan’da WBO Dünya Şampiyonu Lomachenko’nun Brezilyalı ile maçında tribündeydim. Lomachenko’nun ezici üstünlüğüne rağmen maç sonunda Brezilyalı’nın eli havaya kalktı. Salondaki herkes yuhaladı. Hakemlerin yüzü düşmüştü tabii. Yanlış hatırlamıyorsam Lomachenko ağlayarak ringden indi. Sonrasında Ukrayna tarafından itiraz oldu. İtiraz kabul edildi. Günün sonunda maç tekrarı kararı verildi ama Brezilyalı kabul etmedi. Bence aynı tempoda Lomachenko ile yeni bir maçı gözü kesmemişti. Bu şekilde maç Lomachenko’nun olmuştu. Amatörde bu işler oluyor. Hak eden hak ettiği yerde olmuyor.

Boksörler diyet yaparken zorlanıyoruz derler, siz de kilo düşerken zorlanıyor musunuz?

Amatörde çok zor kilo düşüyordum. Adeta eziyet çekmişim, bunu fark ettim. WBO kemer maçına çıkarken diyetisyenimle hazırlandım. Sürekli yanımdaydı. Yemeğimi hassas tartıda tartıp bana veriyordu. İçeceğim sudan, maç sonrası enerji içeceğime kadar diyetisyenim ilgileniyordu. Onun sayesinde çok rahat kilo düştüm.

Amatörde neden eziyet çekmişsiniz?

Çünkü orada bu imkanlar bize sunulmuyordu. Diyetisyen kampın başında geliyordu “Bunları yapacaksınız, şunları yiyeceksiniz” diyor ve gidiyordu. Aşçılar antrenörlerin verdiği listeye göre yemek çıkarıyorlardı. Sporcu az yemiş çok yemiş, kimsenin umurunda değildi. Diyetisyen kendi işine gidiyordu. Buradaki diyetisyenim ise yanımda kalıyor. Arada odamın kapısını vuruyor. Bir şey yiyor muyum diye soruyor. Bütün olay disiplin, sadece bunu diyorum.

Aynı zamanda olimpik sporcusunuz. 2012 Londra Olimpiyat Oyunları’na gidiş sürecinizi ve oradaki tecrübelerinizi aktarır mısınız?

Kotayı almam ve Londra’ya gidiş sürecim oldukça zorluydu. 10 kilo düşmüştüm. Vücudum hâlsiz kalıyordu. Azerbaycan’a Küba’ya kampa gittik. En sonunda İngiltere vizesini almayı başardık. Ben İngilizler kadar boksu seven millet görmedim. Amatör maçlarda salonlar tıklım tıklım dolu oluyordu. Bir akrabam bilet alıp geleceğim dedi ama maçıma gelemedi, o derece bir ilgi vardı. Açılış törenindeki o yürüyüş yolunda İngilizler bizden imza istiyordu. Çok farklı duygular yaşadık. Boksun merkezindeydik. İngilizlerin boksa bu kadar merakı olduğunu orada keşfetmiştim. Hatta İngilizler boksa hasta. Kendi boksörlerine de inanılmaz sahip çıkıyorlar. Boksla ilgilenmeyenler dahi destek oluyorlar.


 

Peki tarihten bir boksörle karşılaşmak isteseydiniz bu kim olurdu?

Kesinlikle Muhammed Ali olurdu. Onun ring içindeki tekniğine bayılıyorum. Ama asla ağır sıklet olmak istemezdim. Çok zor bir sıklet ve her an nakavt olabilirsiniz.  Ağır sıklette darbeler daha ağır. Hiç gerek yok. Ben hafif sıklette gayet rahatım.

Ali Eren Demirezen duymasın bunu…

Ona da söylüyorum zaten “Çok ağır yumruklar alıyorsunuz” diye. Ben sıkletimden memnunum.

Tarihte üç kişiyle yemek yeme şansınız olsa bunlar kimler olurdu?

Muhammed Ali, Floyd Mayweather ve Mike Tyson… Üçü de birbirine zıt karakterler. Floyd’a şu eşsiz tekniği ile ilgili sorular sormak isterdim. Yumruklardan bu kadar rahat kaçabilmesi inanılmaz.

Peki Floyd Mayweather-Conor McGregor maçı hakkında ne düşünüyorsunuz?

İlk olarak size “Maç boks mu MMA kurallarında mı olacak?” diye sorayım…

Maç boks kurallarına göre yapılacak.

Boks olacaksa, o maçın 3 raunttan fazla sürme şansı yok. Floyd rahat kazanır. MMA kuralları olacaksa da McGregor kazanır.

Bu tip bir maç boksun itibarını zedeler mi?

Muhammed Ali de Japon bir güreşçi ile maç yapmıştı. Bence yapılabilir. Dünya yıldızı bir isim buna karar verdiyse bence biz de buna saygı göstermeliyiz.



socratesdergi