Beşiktaş ve Galatasaray’ın kazandığı haftada devrettiği liderliği tekrar almak için çıktığı Antep maçında skor olarak olmasa da oyun olarak alkışlanacak bir Fenerbahçe izledik.

Baskılı, istekli, coşkusundan kaybetmeyen bir Fenerbahçe vardı.

Her ne kadar yapılan basit hatalar zinciriyle gol yeseler de, rakibini baskı altına alan, özellikle Gökhan’ın bulunduğu kanadı çok iyi kullanan Fenerbahçe, buna karşın gol bulamadı.

Ama asıl planları bozan olay ise, duran topta kalabalık bir şekilde rakip saha yerleşmişken, geride kalan oyuncuların yanlış pozisyon alması ve neticesinde Hasan Ali’nin kırmızı kart görmesiydi.

Pereira, bu kırmızı karttan sonra o mevkiiye Caner’i alarak, daha çok kanatlardan etkili olabileceklerinin altını çizdi.

İkinci devre, her türlü gol bulma düşüncesinde olan Fenerbahçe, bu arzusuna maçın adamı olan Gökhan’ın çektiği düzgün şutla ulaştı.

Beraberliğin ikinci yarının başında gelmesi, Fenerbahçeli futbolcuların galibiyete olan inancını da arttırdı.

Ta ki Diego ile aleyhlerine çalınan penaltıya kadar.

HOCA KATKISI

Bir kez daha geriye düşen Fenerbahçe, bu sefer Pereira’nın da bir hoca olarak yaptığı katkılarla, ki onlar da şunlardır:
1- Rakip senden bir fazla ise ya çok koşup mücadele edersin
2- Ya da dripling yaparak rakibi eksilten oyuncuları sahaya sürersin, düşüncesiyle Volkan ve Markovic’i oyuna almasıydı.
Alper’in golü maçın sonucunu belirleyen sayı oldu.
Fenerbahçe özellikle son 10 dakika bütün riskleri alarak galibiyet golünü aradı.
Bu esnada yenilebilirdi de kazanabilirdi de.
Ama son düdük maçın berabere bittiğini gösterdi.
Fenerbahçe eğer puan kaybedecekse böyle kaybetsin.
Çünkü taraftarın futbolcularından istediği performans, 3 puan alınmasa da bu.
Zira taraftar bu takım duruşunu puana bakmadan alkışlar.