Fenerbahçe'de forma giydiği dönemki kadro ile bugünkünü kıyaslayan Appiah, takım kimyasının kendi döneminde daha iyi olduğunu savundu.

"Önemli olan; ne kadar iyi oyunculara sahip olduğunuz değil, takımın ruhu ve oyunculardaki kazanma isteğidir. Biz; başkanından teknik direktörüne, oyuncusundan masörüne, herkesin kazanmayı arzuladığı bir takıma sahiptik. Başarımızın sebebi buydu. Taraftarın keyif aldığı bir futbol oynuyorduk. Avrupa'nın birçok yerinde forma giymiş isimlere sahiptik; Anelka çok büyük bir oyuncuydu, ben de Juventus'tan gelmiştim ancak biz her zaman takım olmayı ön plana koyduk. Kendimi asla başka bir oyuncudan özel ya da üstün görmedim. Hepimiz eşittik ve bu sayede doğru kimyayı tutturduk."

Appiah ayrıca, Fenerbahçe dönemindeki sakatlığının kariyerini tehlikeye attığını söyledi.

"10 Ocak 2007'de sakatlandım, Antalya'da hazırlık kampındaydık, başta küçük bir şey olduğunu düşünüyordum fakat giderek kötüleşti. Ara verip iyileşmeyi beklemem gerekiyordu ama kulübün 100. yılıydı ve o sezon kupalar kazanmamız gerekiyordu. Ben de iğneyle sahaya çıkıp kendimi riske attım. O zamanlar bir aşama kaydediyordum ama bu yüzden gelişimim sekteye uğradı. Sanırım sadece Fenerbahçe'yi seviyordum ve kazanan takımın bir parçası olmak istiyordum. Sonuna kadar sahada kalmak istedim ve kaldım da... Bugün bile taraftardan inanılmaz güzel tepkiler alıyorum. Instagram'a, Facebook'a gelen mesajları görüyorum, beni hala takımın bir parçasıymışım gibi sevdiklerini hissediyorum. Ben de Fenerbahçe'yi ve taraftarı hala aynı şekilde seviyorum."

2005-2006 sezonunun sonundaki Denizlispor maçını da değerlendiren Appiah, o maça hala üzüldüğünü anlattı.

"O sezon neredeyse her maçımızı kazanıyorduk. Bitime beş maç kala Manisa'ya yenildik ve Galatasaray bizi geçti. Sonra biz Galatasaray'ı yendik ve avantajı yeniden elimize aldık. Son hafta Denizli deplasmanına gittik. Biz şampiyonluk, onlar ise küme düşmeme mücadelesi veriyordu. Rakibi asla hafife almadık, aksine onlara büyük saygı gösterdik. Kazanmayı umuyorduk ama ilk golü yemek kötü bir sürpriz oldu. Tuncay'ın beraberlik golünden sonra galibiyet için yüklenmeye başladık ama maçın o bölümü, her düşündüğümde beni kahrediyor. Bitime bir dakika civarı bir süre vardı, Alex'ten bir pas aldım, topu durdurdum, vurdum ancak şutum dışarıya gitti ve maç bitti. Galatasaray şampiyon olmuştu. Çok kötü bir histi. Bu, hiçbir zaman aklımdan çıkmayacak."

Appiah son olarak, 2010 Dünya Kupası'nda Uruguay ile oynadıkları maçta Luis Suarez'in 120. dakikada elle çizgiden çıkardığı topla ilgili görüşlerini de belirtti.

"O durumda, ben de aynısını yapardım. Kesinlikle Suarez'in hatalı olduğunu söyleyemem. O da bir şekilde takımının tur atlaması için kendini feda etmiş oldu. Sonuçta, Suarez'in hareketinin ardından biz bir penaltı kazanmıştık ama kaçırdık. Ardından seri penaltı atışlarında kaybederek elendik. Aslında, ben orada Suarez'den çok Asamoah Gyan'a sinirlenmiştim. Pozisyonda top çizgideydi ve hakemin verebileceği iki karar vardı; ya golü verecekti ya da penaltıyı. O esnada ben yan hakemin orta yuvarlağa doğru koştuğunu gördüm. Asamoah Gyan'a gidip "Bak yardımcı koşuyor, golü verdiler" dedim. O da "Hayır, penaltıyı kullanmak istiyorum" dedi. Maçın özetini izlerseniz hakemin penaltı kararını vermeden önce birkaç saniye düşündüğünü görebilirsiniz. Eğer topu alıp orta yuvarlağa doğru götürmüş olsak, belki de etkilenip gol kararı verecekti."

Stephen Appiah röportajının geniş versiyonunu, Socrates'in Aralık sayısında bulabilirsiniz.

Derginin bu sayısında ayrıca, yazılarıyla Ryan Jones, Murat Murathanoğlu, Küçük İskender, Mahir Ünsal Eriş, Sinan Güler, Tanıl Bora ve İbrahim Altınsay gibi isimler yer alıyor.

Aralık sayısının en çarpıcı içeriği ise Konyaspor teknik direktörü ve Fenerbahçe efsanesi Aykut Kocaman ile yapılan röportaj. Deneyimli teknik adam, Fenerbahçe günlerinden 3 Temmuz sürecine, Alex ile ilişkisinden modern futbola birçok soruya içtenlikle yanıt verdi.

Ana konu olarak 'Kararlar' temasının işlendiği sayıda; LeBron James dosyası da öne çıkan içerikler arasında. NBA yıldızı ile henüz lisedeyken ilk röportajını yapan SLAM dergisi eski yayın yönetmeni Ryan Jones, LeBron James'in dününü ve bugününü anlatırken, Fenerbahçe Genel Menajeri Maurizio Gherardini de NBA günlerinden yola çıkarak bir oyuncunun bir takımın kaderini nasıl değiştirebileceğini kaleme aldı.

Yakın dönem bisiklet tarihinin iz bırakan isimlerinden Andre Greipel'in yanı sıra, Avrupa basketbolunun efsane isimlerinden Dejan Bodiroga ile yapılan röportajlar da derginin dikkat çeken konuları arasında.