Fenerbahçe'de göreve başlamasına kesin gözüyle bakılan Aykut Kocaman açıklamalarda bulundu.

NTV Spor'da Ercan Taner'in sorularını yanıtlayan Aykut Kocaman, sarı-lacivertlilerle 1-2 gün içerisinde sözleşme imzalayacaklarını söyledi.

Aykut Kocaman, Salih Uçan'a eleştirilerde bulunurken Jeremain Lens'in transferine yeşil ışık yaktı.

İşte Aykut Kocaman'ın yaptığı açıklamalar:

Görünen bir aksilik yok. Herhalde bugün yarın sonlanır gibi görünüyor. Bir basın toplantısı olacak. Aynı ekiple devam edeceğiz. İmza atılana kadarki durumu “eğer” diye konuşsak daha iyi olacak. Antrenörlükte 18. Yıldayız. Aynı arkadaşlarımızla birlikte çalışıyoruz. Avantajları, okumaları… Analizden tutun diğer konulara kadar doğaçlama gidiyor. Herkes ne yapması gerektiğini biliyor. Bir taraftan da kendi içinde yenilenme olmazsa bu içe doğru dönmeye başlıyor. Bizim ekibimizde birbirimizi tamamlamak ve yukarıya çekme durumunu yakaladık.

'SEZON BAŞINDA DA TEKLİF GELDİ'

Sezon başında oldu. Pereira’nın ayrılması sürecinde oldu. O dönem ben de istemiştim. Ancak olabilirliği zordu, doğru değil. Konyaspor bir sezon önce ligi 3. bitirmiş ve Avrupa hakkı kazanmıştı. Yapılanma benim isteklerim doğrultusunda yapılmıştı. Bütçeyi çok fazla sarsmadan ufak tefek transferlerle kazanım elde ettik. Kulüplerin ekonomisi anlamında söylüyorum. Avrupa Ligi’nin getirdiği coşkuyla bütçe açığı konusunu kestirmiştim. 1 hafta kala kulüp bırakmak doğru değil. Meslek ahlakı açısından doğru değil. Benim için bu böyle. Zaten bu tip durumların kimseye de faydası olmuyor. Taşıdığınız nefret elektriği söz konusu. Şiddetli nefret elektriği ne kendinize ne de gittiğiniz kulübe faydalı olmuyor. Fenerbahçe de bu konuda anlayışla davrandı.

Sonraki dönemde ne oldu? Camiada tanıdıklarım var ve o elektriği görüyorum. Aziz Yıldırım ile en son geçen hafta görüştük. Önceki konulara girmeyi çok fazla istemiyorum. Eğer diye konuşuyoruz bunu. Bir şeylerin hesaplaşması değil, başarı için neler yapılması gerektiğidir. Benim kafam bu şekilde bakıyor.

'KONYALILARA MİNNETTARIM'

Bu kadarı zaten olmaz gibi görünüyor. Birleşmeler, anlaşmalar nasıl yapılıyorsa ayrılmaların da kaliteli olması gerekiyor. Her ayrılma yüksek kalitede olmak zorunda değildir. Zaman zaman çatışmalar da olabilir. Bu kadar yüksek kalitede bir ayrılık hiç aklımdan geçmemişti. Bir kere daha Konyaspor’a ve bu ortamı yaratanlara minnettarım. Kişisel olarak ne kadar organize edersem edeyim böyle bir şey olmazdı. İstesem de böyle bir uğurlama yaptıramazdım. Konya halkının bende bulmuş olduğu, saygı demek gerekiyor. 

Ayrılma durumu söz konusu olduğunda da işimizi yapmaya çalıştık. Halkın yarattığı sevginin hayata geçirilmesi gibi görünüyordu. Şehre, Başkan Ahmet Şan ve yönetim kuruluna teşekkür ediyorum. Bulunduğumuz süre içinde başarısız süreçler de oldu. Sadece bize değil, takıma, kulübe destek veren “Nalçacılar grubu” inanılmazdı. Bu vesileyle herkese teşekkür ediyorum.

'SEVMEDİĞİM ŞEY SAÇMA SAPAN ŞEYLERE YANIT VERMEK'

Sevmediğim şey, saçma sapan şeylere yanıt vermektir. Sorulduğu için anlatayım. Bu oyun iç içe bir oyun. Bunu başarılı yapanlar vardır. Ataksız savunma, savunmasız atak olmaz. Bunu iyi yapabilirseniz başarılı oluyorsunuz. Ya da dünyanın en iyi takımları savunma yapmayan takımları mı? Son derece aptalca bir yorum. Ama alıcı buluyor maalesef. 

İstanbulspor’dan beri hep hayalim, daha çok 3. bölgede oynayan bir takım yapabilmekti. Böyle bir oyun için de topu rakibe vermemen lazım. Böyle bir savunma şekli. Avrupa’dakilerin başarısına vurgu yapıyorsun, Barcelona, Atletico Madrid, Real Madrid savunma yapmıyor mu? Böyle bir şey imkansız. 5-6 saniye içinde topu geri alabilmek çok önemli. Bugünün futbolunda hiç sevmememe rağmen kazanmaya giden enstrümanları bulmak zorundasın. Bütün bunların hepsi totalde baktığında savunmadır. Ülkemizin temel problemlerinden birisi de bu. Bir takım şeyleri algılarla yönetmek ciddi bir problem. Neyin ne olduğunu göstermiyorsunuz. Bunun için bilgiye ihtiyaç var. Herkesin aynı düşüncelere sahip olmasını bekleyemezsin. Ama alıcı bulması üzüntü verici.

'SAVUNMA YAPMAK ZORUNDASINIZ'

Savunma yapmak zorundasınız. En uyumluları yakalayabilmek lazım. Maçlar başlıyor. Bunu yapmak zorundasınız. Uyumlu kadroyu bir takım denemelerle yapacaksınız. Bazen kayıplar da olacaktır. Bu normal bir şey. Orta ve uzun vadede yaşadığınız kazançların, kayıpların yanında az kalması önemlidir. Kazanç elde edebilmek için kayıplar da olacaktır. 

Denemeler azalınca kadroda tutuculuk başlıyor. Değerleri geliştirme anlamında söylüyorum. Bir takım denemeler yapmazsanız olmaz. Yoksa başka türlü gelişme olmaz, hayat ve takım durur. Guardiola da ya da diğer antrenörler de denemeler yapmak zorunda. Başarı elde edenler, zaten yol alıyorlar. Yapamayanlar da eleniyorlar ve yerine başkaları geliyor. Bunları düşünmeye çalışmadan, yüzeysel ve sığ şekilde eleştirince sekte vurmaya gider.

'VALBUENA'DA 19 YAŞINDAKİ OYUNCUNUN HIRSINI GÖRÜYORUM'

Valbuena ile konuştum, bu doğru. Benim onda gördüğüm şey şu ; 19 yaşındaki genç bir oyuncunun A takıma çıkma evresindeki hallerine benzettim. Daha fazlasını yapma arzusundan bahsediyorum. Biraz onu gösteriyor. Çok maçını seyrettim. Uzun zamandan beri seyrettiğim oyunculardan. Genç oyuncular gibi aç, topu alan, isteyen, dağıtmak isteyen bir oyuncu. Böyle oyunculara ihtiyaç var. Sahada sonuç ne olursa olsun, bildiği inandığı değerleri yapma gayreti gösteren oyuncu tipi var. Tabi ki bir insandan konuşuyoruz. Bugüne kadarki görüntüsü oydu. Bu söylediklerim bugüne kadarki görüntüsü içindir. Belki bunları gerçekleştiremeyecek. Bu da bir olasılık. Temel değerleri ve cazibesi bu anlamda benim için önemli.

Ben genel olarak total düşünüyorum. Mehmet Ekici’nin uzun zaman oynamaması konusunda şunları söyleyebilirim. Ritm kaybediyorsunuz. Tekrar aynı ritmi yakalamak kolay olmuyor. Soyut şeylerden bahsediyoruz. Oyuncudan oyuncuya değişebilen şeyler. Ekici için de böyle. Temel nokta ne kadar istedikleri ve gayretleri. Oyuncunun isteği önemli. Her oyuncu için geçerli. Ömer Ali için de diğer oyuncular için de geçerli. Kafalarını veriyorlar mı ve gayret sarf ediyorlar mı? Bu önemli. Kendini yeterli gören, oldum diyen oyuncular için başka. Etrafını da oraya doğru çekme ihtimali olabilir. Toplam menfaati düşünüyorum. Bireysel menfaatlerimizi elbette düşünürüz. Bu başka bir şey. Toplam menfaat ile bireysel olanı birlikte götürebilirseniz sağlıklı olur.

'SALİH UÇAN BAZI ŞEYLERİ DÜŞÜNMELİ'

Salih Uçan ile 4 senedir ayrıyız. 2013’ten beri ayrıyız. Ayrılmadan önce Fenerbahçe tarihinin en önemli maçıydı. Benfica maçında sahadaydı. Tarihin en önemli maçıydı bizim adımıza. Önce sen ne yaptın. 18 yaşındayken o gün sahaya çıktığında, kara kaşı, kara gözü için sahaya çıkarmadım. Hele tarihin en önemli maçında böyle bir deneme yapamazsınız. O gün sahada beklentilere cevap veren oyunculardan biriydi. 4 sene sonra… Sizi bu noktaya getiren noktaları kendisi de düşünmeli. Bizim kendimize ne yaptığımız daha önemli gibi görünüyor. Bu Salih için de Salih’ler için de geçerli.

'ADVOCAAT'LA GÖRÜŞMEDİM'

Advocaat ile görüşmedim. Kendisinden bir rapor da almadım. Kulüplerin kendi hafızaları daha yetkin ve etkin olmalı. Teknik direktörler gelip geçicidir. Kulüp hafızaları olmalı. Temel olarak bakıldığında televizyon eleştirmeni gibi eleştirilerde bulunduğu şeyler, hepimizin yaptığı şeyler. Bir sorun oluyor ve sorunların farkındayız. Buna çok fazla itiraz etme durumu yok. Bunun süreklilik kazanması işin itiraz edilebilirliği noktasına getiriyor. Bu bir farkındalık mesajıdır. Silahsız savaşım, mücadele bunlar. Mücadele ettiğiniz gruba “Yetersizsiniz” demek doğru bir şey değil. Genel bir antrenörlük tarzı olarak olmaz. Beraber hareket ediyorsunuz. Güvenmediğiniz bir takımla çalışmak olmaz. Mesleğin doğasına aykırı.

'KADRONUN YETERSİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM'

Fenerbahçe’nin kadrosu yetersiz diye düşünmüyorum. Bu oyuncular önceki takımlarında başarılı olduğu için alındılar. Söylemeye çalıştığım sadece Fenerbahçe için değil. Temel problemlerden bahsediyoruz. Kimisi takımının en fazla asist yapan ismi, kimisi gol kralıydı, kimisi savunmada çok iyiydi. Fenerbahçe’nin bir standardı var. Öne çıkan oyuncular alınıyor. 10 oyuncudan 2-3 tanesinde yanılgı olabilir. İnsani bir yanılgıdır. Ama 7-8 tanesi için seviye konusunda problem var denilemez. Bu sene de 5-6 oyuncu alınacak. Bu sene alınanlarda da iş yokmuş, deyip sonra yeniden mi alınacak? Oyuncuları verimsizleştiren düzen hemen kalkmaz. Kötülerin arasındaki yarışta öne çıkan kendini başarılı hissedecek. Arkada kalanlar da yeniden yapılandırma yapıyor. O zaman oyuncu erozyonu oluşuyor. Kulüp hafızası, kulüplerin yönetilemez hale gelmesi ve ekonomik çöküş. Fenerbahçe’deki oyuncuların değerli olduğunu düşünüyorum. Ama başarıyla değerlilik arasındaki farkı da biliyorum.

Fenerbahçe ile 6-7 tane maç oynadık. Oyuncularla ilgili bir fikrim var. Konyaspor’dan oyuncu getirebilirim şeklindeki ifadeyi, oyunculara güvendiğim için söyledim. Bu karşılıksız bir güven değildi. Oyuncular da bana güveniyordu. Sözlerden değil, davranışlardan bunu anlarsınız. Bu güven unsuru en zor tesis edilen şeydir. Ama 2 dakikada yıkılır. Oyuncu getirir misiniz diye sorduklarında, hepsini taşımaya çalışırım dedim. Hatta Ahmet Şan izin verirse diyerek gönderme yaptım. Ben çalışma grubuna olan saygımı söyledim. Şu an için Konyaspor’dan oyuncu getirme durumu yok.

'LENS İÇİN BAŞKA BİR ŞEY DEMEYE GEREK VAR MI?'

Lens konusu fazla özele giriyor. Ben Fenerbahçe’nin Lens’e teklifte bulunduğunu biliyorum. Başka bir şey demeye gerek var mı? Bu kadar sistemi merak edip, bu kadar sistemsizliği tercih etmek de ender insanlardan olduğumuzu gösteriyor. Sistem sadece 4-3-3, 3-4-3 ya da başka sistemler değildir. Hangi diziliş olursa olsun, uyumlu şekilde birlikte hareket edebilir hale getirmek. Düşen bayrağı kaldıran ve devam eden, skor ne olsa olsun mücadele eden bir takım haline getirmek önemli. Savunma oyuncusu diye bir şey de yok. Üst seviyede oynayan takımlara bakın. Top size geçtiğinde herkes atakta olmalı. Böyle bir gruba bakmak, odaklanmak gerekiyor. Tabi ki kafamda güvendiğim inandığım ve hemen başlayacağım bir şeyler var. Ama bu Allah’ın emri değil. Başka şeyler olması imkan dahilindeyse hemen bu dönüşümü yaparız. Esas olan dizilişten ziyade, kadroyu uyumlu hale getirebilmektir.

Rapor demeyelim ama Fenerbahçe yönetimiyle elbette bir takım konuşmalar oluyor. Fransa’da oyunu değiştirmeye çalışıyorlar. Şu anda temel yetiştirici durumundalar. Para tutma konusunda farklılıklar var diğer Avrupa kulüpleriyle. Tamamen oyuncu üretmeye çalışıyorlar. PSG tabi biraz farklı. Fransa şu anda Avrupa Liglerinin son dönemlerde ana yetiştiricilerinden biri. Fransız futbolunu sevip sevmemenin ötesinde böyle bir durum var. Hem oyununu hem de durumu değiştirme çabaları var. Orada dünyanın her ligine uygun, her kalitede oyuncular var. En iyi oyuncu sağlayan yer Fransa gibi görünüyor.

'FRANSA EN YETİŞTİRİCİ ÜLKE'

3-4 yıl öncesinde kadar temel oyunları Fransızların hızlı oyuna dayalıydı. Bizimle temel farkı daha planlı olmaları, hızlı oyun oynamalarıydı. Kenar oyuncuları anlamında hızlı isimleri tercih ediyorlar. PSG, Monaco, Lyon… Biraz daha oyunu ileri Avrupa futboluna yaklaşan şekilde dönüşüm yapmaya çalışıyorlar. Lyon-Beşiktaş maçında gözlemlemiştir insanlar. Burası ise Türkiye ve kendi gerçekleri var. Futbol alanında da gerçekler var. Hayattaki kaos, kargaşa her zaman futbola yansıyor. Türkiye’nin kendine ait, zihinsel, duygusal farklılıkları var. Bir taraftan Batı, diğer taraftan Doğu gibiyiz. Bir karmaşa içindeyiz. Burada bir karma olması gerekiyor. Uzun zamandır bu karmayı yapmaya çalışıyoruz. Herkes düzeni ister, ama hiç kimse de düzene uymak istemez. Herkes bireyselliği de aramakla ömrünü geçirir. Trafikte mesela kimse kimseye yol vermiyor. Futbolda da bu böyle. Doğru ve düzenli oyuna gitmek de kolay değil. Yabancı antrenörlerin sıkıntısı da burada başlıyor.

'FENERBAHÇE TARAFTARI DÜNYANIN EN TUTKULUSU'

Bu durum Fenerbahçe genetiğine de uygun değil. Dünyanın en tutkulu taraftarları olduğunu gösterdiler. Takıma bağlılığını göstermiş bir taraftara sahiptir Fenerbahçe… Antrenman sahasına kadar taraftarlar geliyordu. Cezalı maçlarda, sadece sahaya kadınlar girebilir diye bir uygulama olmuştu. 45 bin kadının takip ettiği bir Fenerbahçe vardı. Dışarıda da 10-15 bin erkek vardı. Hakikaten olağanüstü bir gündü. 3 Temmuz’un dönüşü de o gündür. Bir tutkunluğu anlatmak için bunları söylüyorum. Bugünler ise o günlerle pek uymuyor. Genetiğe uygun değil. Fenerbahçe’nin içerideki maçlardaki puan ortalamasına bakın. Belki de şampiyonluğa koşacaktı. Bu değersiz denilen takım Avrupa Ligi’nde gruptan lider çıkmıştı. Final oynayanlar United ve Ajax’tı. 6 maç sonunda United’ın önünde lider çıktı. Onun kupadaki rakibi Ajax’tı. Ajax’ı ligde geçen Feyenoord ise Avrupa Ligi’nde gruptan çıkamadı.

'YAPABİLECEĞİM TEK ŞEY VAR...'

Taraftarın Fenerbahçe için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Fenerbahçe’de çalışırsam yapabileceğim tek şey var. Sahadaki oyuncu grubunu taraftarın sevdiği gibi, istediği gibi, beraber hareket eden, skor ne olursa olsun mücadele eden bir hale getirmek istiyorum. İyi sonuç ve kötü sonucu ayırarak konuşuyorum. Formayı giyen oyuncuların, formanın hakkını vermesi için uğraşması gerekiyor. Bunu yapmak istiyorum. Kişisel menfaatler, takımın önüne geçmeyecek. Asla da olmaz. Ben böyle davranırken, oyuncularım da böyle davranacaktır. Ondan sonrası inşa etme sürecidir. Bunu gören taraftar gelecektir. Taraftarlar aptal değil, notunu verecektir. Son dönemdeki oyuncu davranışları, taraftarların istediği şekilde değildi. Hiçbir şey bir anda olmaz. Bir anda olan şeyler hemen yıkılıyor. En sıkıntılı dönemde takımın geldiği durumu biliyoruz. 65 maçın 64’ünü aynı kalitede oynayacak bir takımdı Fenerbahçe…