Aziz Yıldırım dünkü Hürriyet Futbol Konseyi’ndeki yorumlarıma karşılık uzun bir mektup yollamış. Mektubunda özetle şunları söylemekte:

“Hürriyet gazetesinin bugün tarihli spor sayfalarında, Uğur Meleke isimli şahıs, başkanlık makamından ayrılmamdan bu yana sürekli ve sistemli bir biçimde şahsımı, gerçek olmayan verilerle karalamaya çalışmakta, tahminimce şahsımla ilgili duyduğu husumeti gazeteniz sayfaları yardımıyla kamuoyuna taşımaktadır. Aynı şahıs, Fenerbahçe’nin ödenmesi gereken yaklaşık 420 milyon Euro’luk borcunu, çarpıtarak 600 milyon Euro şeklinde ifade etmiş ve manipüle edilmiş bu veri ile okuyucularını kandırmıştır.

"Daha önce şahsımın ve Fenerbahçe Spor Kulübü Başkan Yardımcısı sayın Burhan Karaçam’ın geçtiğimiz aylardaki bir Yüksek Divan Kurulu’nda şahsımı doğrular biçimde ifade ettiği gibi Fenerbahçe’nin reel-ödenmesi gereken borcu 420 milyon Euro civarındadır. Bu durum, genel kurulda üyelere dağıtılan bilgilendirme kitapçığında denetçi raporlarıyla sabit olduğu gibi, hem Burhan Karaçam tarafından bu tablo doğrulanmış, hem de konuyla ilgili 30 Temmuz 2018’de yaptığım kapsamlı açıklamada, ilgili meblağlar detaylı bir şekilde anlatılmıştır.

(...) Tekrar ifade etmek isterim ki, mali tablolara muhasebe tekniği gereği yansıyan birikmiş borç ile ödenmesi gereken borç kavramları birbirlerinden farklıdır. Fenerbahçe’nin ödenmesi gereken borç toplamı, 420 milyon Euro civarındadır. (...) Fenerbahçe Spor Kulübü ve Türk futboluna, şahsi çıkar ve menfaat gözetmeksizin yapmış olduğum 20 yıllık hizmetin ağızlarda sakız olmuş manipüle birkaç veri ile yok edilemeyeceğini (....) aksi takdirde hukuki haklarımı sonuna kadar kullanacağımın bilinmesini istiyorum. Saygılarımla."

Aziz Yıldırım’a gönderdiği mektup için teşekkür ederim. Ancak şunu da hatırlatmak isterim: 620 milyon Euro borç bilgisini kamuoyuyla paylaşan kişi Ali Koç’tu. Ben de, benim gibi onlarca-yüzlerce kişi de bunu bir veri olarak kabul edip yazılarımızda-yorumlarımızda kullandık.

Aziz Yıldırım ise borcun 420 milyon Euro olduğunu söylüyor. Benim için elbette aynen Ali Koç’un sözü gibi Aziz Yıldırım’ın sözü de muteberdir. 13 yıllık meslek hayatımda hiçbir meseleyi kişiselleştirmedim, bunu da kişiselleştirmem söz konusu değil. Yakın zamanda kontrol amaçlı bir anjiyo olduğunu okumuştum, kendisine bu vesileyle sağlıklı ve uzun bir ömür dilerim.

Fenerbahçe-Kasımpaşa maçında Eduok’un golünün iptal edilmesiyle sonuçlanan penaltı hadisesini aslında ucuz atlattık.

Zira penaltı konusunda FIFA kural kitabıyla IFAB’ın VAR protokolü arasında enteresan bir çelişki söz konusu.

FIFA kural kitabına göre; a) Penaltı vuruşunu yapan takımdan bir oyuncu kural ihlali yaparsa ve top kaleye girerse, penaltı tekrarlanır. Top kaleye girmemişse oyun durur ve rakip lehine endirekt serbest vuruş verilir. b) Eğer kaleci veya takım arkadaşı bir ihlal yaptığı halde top kaleye girerse gol geçerlidir. Top kaleye girmezse oyun durur, penaltı tekrarlanır. c) Eğer her iki takımın oyuncularından da karşılıklı ihlaller varsa, top kaleye girsin ya da girmesin, penaltı vuruşu tekrarlanır.

Esasında buraya kadar her şey normal. Yani zaten tüm dünyada sıkça gördüğümüz ve alışık olduğumuz uygulama da bu. Fenerbahçe-Kasımpaşa maçının hakemi Yaşar Kemal Uğurlu da, penaltı atılır atılmaz her iki takımdan oyuncuların ceza alanı içine girdiğini görse ve penaltıyı tekrar ettirse herhangi bir sorun yoktu.

Ancak durum, hakem Uğurlu’nun monitöre gitmesiyle değişiyor. Çünkü elimizdeki VAR protokolü, bu pozisyonlar için farklı şeyler söylüyor. IFAB’ın VAR protokolünün 5-2 numaralı maddesine göre, diğer futbolcuların ceza sahası ihlalleri yalnızca; Penaltı kaçıp top oyunda kalırsa, îCeza sahası ihlali yapan hücum oyuncusu golü atarsa ya da penaltı yaptırırsa,
Ceza sahası ihlali yapan savunmacı golü engellerse incelenir. Gol atılıp atılmamasını doğrudan etkilemeyen diğer ceza sahası ihlalleri VAR yoluyla incelenemez.

FIFA DİYOR Kİ

Zaten zurnanın zırt dediği yer de burası. Yukarıdaki metinlere göre Fenerbahçe-Kasımpaşa maçındaki pozisyonu iki ayrı biçimde yorumlayabilirsiniz: ìFIFA kural kitabına göre, her iki takımdan da oyuncular ceza alanı ihlali yaptıklarına göre penaltı tekrar edilmeliydi (Zaten kamuoyunun geneli de bu görüşte birleştik) îAncak IFAB’ın VAR protokolüne göre durum değişiyor... Ceza sahası ihlali yapan oyunculardan sadece biri (Eduok) gole sebep olan aksiyonun içine giriyor. Kalan oyuncular aksiyonun dışında.

VAR İLE KURAL KİTABI ARASINDA...

VAR protokolü de bu durumda eğer monitöre gittiysen, “Sadece Eduok’un ihlalini incele ve golü iptal edip rakip lehine endirekt serbest vuruşla oyunu başlat” diyor! Sanırım o gün masadaki Fırat Aydınus’la sahadaki Uğurlu’nun da kararlarını dayandırdıkları madde bu. Fenerbahçe-Kasımpaşa maçı geçti, gitti. O pozisyon artık kimsenin umurunda değil. Benim de burda derdim asla o pozisyon değil zaten. Anlatmaya çalıştığım şey, kural kitabıyla VAR protokolü arasındaki geçimsizlik... Bir sonraki penaltı kaosunda benzer şeylerle karşılaşırsak bu durumun altından kalkamayabiliriz sanki.