Fenerbahçe, Galatasaray derbisi öncesi moral kazanmak için Ankaragücü karşısına mutlak 3 puan parolasıyla çıktı. Kağıt üzerinde kolay gözükse de hiçbir maçın oynamadan kazanılmayacağının örneğiydi adeta bu maç.

Geçen sezon Cocu’nun sonunu getiren Ankaragücü, istediği sonucu alarak Fenerbahçe’yi derbi öncesi kaosa sürükleyebilirdi. 2 haftadır kazanamayan sarı-lacivertliler zorda olsa sürprize izin vermedi ve Avrupa yakasına güçlü bir doping alarak gitmeyi başardı.

Fenerbahçe istediği oyunu oynamasa da oldukça artılarla dolu bir maç geçirdi. Fenerbahçe rakiplerine şu mesajı net bir şekilde verdi. İlk 15 dakika Kadıköy’de kalenizi abluka altına alırım. Gazişehir ve Trabzonspor maçlarındaki sonra Ankaragücü maçı da yüksek tempoda başladı. Sarı-lacivertli ayaklar son vuruşları iyi yapabilse ilk 15 dakikada maç 2 ya da 3-0’a gelebilirdi.

Ozan Tufan: Sahaya kaptan olarak çıkan ozan Tufan, adeta küllerinden doğdu. Geçen yıl bu zamanlar “artık üst düzey futbol hayatı bitti, 2. sınıf bir oyuncu oldu” yorumları yapılan Ozan, Alanya’da geçirdiği 6 aydan sonra bambaşka bir profile büründü. Ozan Tufan mecburi sağ bek oynuyor ama kaleye koysan bile maçın yıldızı olur izlenimini veriyor. Maçın son dakikaların 40 metre depar atıp son anda kalesine gol olacak pozisyonu önledi. Ozan 30-35 günlük maratonda hem Fenerbahçe’yi hem de A Milli Takımı kurtarmayı başardı

Emre Belözoğlu: Emre için artık çok bir şey yazmaya gerek yok. O sahadaysa herkes rahatlıyor. Taraftar “tamam maçı aldık” edasında rahatça maç izliyor. Oyuna girip kalitesini yine gösterdi kaptan.

Luiz Gustavo: Emre’nin yükünü alacak ve hırsıyla bu takımın en sevilen oyuncu olacak. Tam bir lider, hırslı ve sahada basmadık yer bırakmıyor. Adeta örümcek gibi. Rakibin Nerede bir tehlikeli atağı varsa hemen orada oluyor.

Max Kruse: Kruse her maç olduğu gibi asistini yaptı. Maç için de tempoyu düşürmeden arkadaşlarına pozisyon hazırlıyor. Attırdığı gol adeta şapka çıkartır cinsindendi. Tek eksiği son vuruşları olarak göze çarpıyor. Son vuruşlarındaki yüzdesi gerçeği yansıtmıyor. Bu özelliğini de normal düzeye çekerse bu sezon asist ve gol sayısı 30’u bulur.

Vedat Muriç: Çok net söyleyeyim, Avrupa futboluna bambaşka bir santrfor özelliği getirecek. Bütün kaliteli santrforları düşünün. Hiçbirine benzemiyor ama hepsinden biraz almış. Bambaşka bir oyuncu. Çabukluksa çabukluk, hava hakimiyetiyse hava hakimiyeti, arkadaşlarına duvar olmaksa duvar olmak, Golcülükse en iyisi. Vedat’ı alamayanlar çoktan kafasını taşlara vurmaya başlamıştır.

Şimdi gelelim eksilere. Fenerbahçe’de alınan galibiyete rağmen çok fazla eksi ön planda. En başta savunma kurgusu. sarı-lacivertliler bir türlü sakatlıkta büyük etken olmasına rağmen defans kurgusunu oturtamıyor. Ersun Yanal’ın Elinde Jailson’u da sayarsak 5 stoperi var. Ama tam ideal bir ikili oluşmadı.

Zanka: Zanka, stoperler içinde banko yazılıyor ama bu çok iyi olduğundan mı tartışılır. Çok hırslı, mücadeleci bir oyuncu ama inanılmaz yavaş. Yanal da bu yüzden ısrarla Jailson ‘u hızına ve tekniğine güvendiği için yanında oynatıyor. Zanka, tank gibi ama aynı zamanda saatli bir bomba. Attığı gol özgüvenini artıracaktır ama bu ne kadar yeterli olur, göreceğiz. Rami: Rami’yi eleştirmek için erken ama haftalar geçiyor ve maçlar daha kritik hal alıyor. Gerçek şu ki 2-3 ay boşta kalan bir oyuncuyu hazır hale getirmek hiç kolay değil. Rami, tecrübesiyle açığı kapatmaya çalışsa da Zanka’yla ikili olduğu her maç taraftarın yüreği ağzında olacaktır.

Serdar, Tolgay ve Sadık: Burada problem ne, bunu öğrenmek lazım. Geçen yıl devre arasında transferleri için büyük çaba harcanan 3’lü adeta kulübeye hapsoldu. Hem de bu kadar eksik olmasına rağmen. Sadık’ı hocanın kesinlikle düşünmediği ortada ama Serdar’ın da taca atılması be kaybedilmeye doğru itilmesi pek doğru değil. Tolgay’ın önünde çok formda isimler var. Geçen yıl birinci isimler şimdi 5. hatta 6. İsim durumunda pozisyonunda. Forma için şapkadan tavşan çıkarmalı.

Kaynak: Sözcü- Sercan Hamzaoğlu