Türkiye’de tam 28 takım çalıştırarak bir rekorun sahibi olan Yılmaz Vural teknik direktörülüğü bıraktığını açıkladı…

İşte Yılmaz Vural’ın açıklamaları:

Hocam nereden çıktı bu Giresunspor teknik direktörlüğü?

Vallahi İsmet (Yılmaz Vural'ın Almanya'daki eşi) istedi. Bana, “Babam ölmeden önce senin hep Giresunspor'u çalıştırmanı isterdi. Hiç olmazsa şimdi bu isteğini yerine getir. Git Allah aşkına Yılmaz” deyince emir demiri kesti. Enteresandır, Giresun'un plakası 28, benim de gittiğim 28'inci takım. Gittik ve döndük anlayacağın.

Peki neyle karşılaştın gittiğinde?

Takım zaten yaşlı. Bir de kaleci Ahmet benim geleceğimi duyar duymaz hemen kulise başlamış. “Gelirse toplantı üstüne toplantı yapar. Bizi rahat bırakmaz. Futbol manyağıdır” diye.

Nasıl bir manzarayla karşılaştın?

Takımın çoğu sakat, hem de adale sakatlığı. Başka bir tehlike daha vardı… Ne yazık ki Türkiye'de kulüp başkanları başka bir düzende çalışıyor. Çoğu futbolcunun kucağına oturmuş. Başkana bundan bahsettim. Takımdan uzak durmasını, topçu ile daha mesafeli olmasını arzu ettim. Ama bu kolay olmayacaktı elbette. Nitekim olmadı da…

Üç maçta sıfır çektin hocam. Bunu nasıl açıklarsın?

Denizlispor maçından sonra yardımcım Mehmet'i çağırdım. Burada durmamızın bizim açımızdan hayırlı olmayacağını söyledim. Sonra eşyalarımı toplayıp İstanbul'a döndüm.
KALP KRİZİNDEN ZANK DİYE GİDECEĞİM

Çok üzgünsün anlaşılan…

Soyadım Yılmaz ama artık yıldım, teknik adamlık hayatımı noktalamaya karar verdim. Ya kafayı yiyeceğim ya da kalp krizinden zank diye gideceğim. En iyisi başka bir işte uğraş veririm. Futbolcu profesyonel değil. Başkan ve yöneticilerin hepsi değilse de çoğu yukarıda bahsettiğim sınıftan. Ben neyi düzelteceğim? Don Kişot gibi yeldeğirmenleriyle çok savaştım. Gücüm kalmadı.

Peki o güzelim diploma ne olacak?

Almanya Futbol Akademisi'ni birincilikle bitirdim. Bu başarı bana doğrudan teknik direktör olma kapısını açtı. İlk deneyimime Türkiye'de başladım. Burada da noktalamak varmış.
BİSMİLLAH 44 MİLYON GİTTİ

Ne kazandın hocam 33 yılda?

Sen şuna kaç para bıraktın bu 33 senede desene.
Nasıl yani?
E, öyle işte. 1986'da Malatyaspor'da başladım. Bırakırken, Bismillah o zamanın parasıyla 44 milyon liram kaldı. Sonra çalıştığım kulüplerde de tam rakamını veremiyorum ama bugünün parasıyla 20 milyona yakın param kaldı. Son olarak Konyaspor'dan bir alacağım vardı. Aldım. Ama sanki ben çek-senet mafyasındanmışım gibi parayı verirken çok nazlandılar. Hakkımızı istemek de bu ülkede suç.

‘MÜTHİŞ TÜRK’ CENGİZ

Son dönemde yurtdışında oynayan futbolcularımız hakkında ne düşünüyorsun?

Cengiz Ünder'in müthiş bir çıkışı var. Cengiz, Roma'ya doğru zamanda gitti. Harikalar yaratıyor. Üstelik daha bu başlangıç. 30'undan çok sonra Türkiye'ye dönecekse dönsün. Ben olsam Tugay Kerimoğlu gibi futbolu Avrupa'da bırakırım. Şu anda ‘Müthiş Türk' Cengiz. İngiliz Everton'daki Cenk Tosun'a gelirsek… Yanlış hoca ile oynuyor. Everton'a, sağ ve sol açık, bir de 10 numara lazım. Tabii arızalı bir de hocası var. Bu Cenk, Şampiyonlar Ligi'nde jeneriklik goller attı. Kim attırdı? Takım arkadaşları. Böyle oyuncular var mı etrafında? Yok. O halde Cenk'te kabahat yok. O da hünerini ısrar edilirse gösterecek. Yürekten inanıyorum.
73 yaşında, ‘unutkanlığı' olduğu iddia edilen bir ismin Türk Milli Takımı'nı çalıştırmasını nasıl buluyorsun?Türkiye, Lucescu ile hedeflere ulaşabilir mi? Lucescu'ya seslen. 10 saniye sonra cevap verir sana. Ben Milli Takım'a talip oldum. Bunda ayıp bir şey var mı? Türküm ve böyle bir talebim oldu. Vermediler. Buyurun, verdikleri hoca ile alınan sonuçlar ortada. Milli Takım bugüne kadar hangi yabancıyla bir turnuvaya gitmiş? Dünya üçüncülüğü Şenol Güneş ile, Avrupa üçüncülüğü Fatih Terim ile geldi. Eee, daha ne söylemem gerekir ki?

BEN BÖYLEYİM İNKAR ETMİYORUM

Sosyal medyada en çok izlenen görüntülerden biri, farklı kaybettiğiniz bir maç sonrası ettiğin, “Bize tecavüz ettiler” sözün. İlginç çıkışların, hakeme itirazların, yerlere atlaman… “Keşke böyle biri olmasaydım” dediğin oldu mu hiç?
Göründüğüm gibi bir insanım. Bir başka görüntü vererek insanları aldatmak istemem. Özelde ayrı, evde ayrı yapamıyorum, olmuyor işte. Evin içindeki Yılmaz Vural ile saha kenarındaki Yılmaz Vural'ın bir farkı yok. Küçük oğlum Yılmaz ile de evde taklalar atıyorum. Ben her gün hâlâ futboldan bir şeyler öğreniyorum. Mesela, son Beşiktaş-Fenerbahçe maçında, FIFA kokartlı hakem kural hatası yaptı. Ofsayt golü geçerli saydı. Orta hakem de bu manasız duruma tepki vermeyip golü geçerli saydı. Her şeyin çivisi çıkmış. Ama bu kadar acayip bir ortam varken, gündemde Yılmaz Vural'ın taklası ve değiştirmeye çalışılan futbol ortamının konumu konuşuluyor.
Büyük kulüplerin müthiş borçları var. Dört büyük kulübün toplam borcunun 4 milyar liraya yaklaştığı biliniyor. Nereye varacak bu işin sonu?
Süper Lig kulüplerini bırakın. Mesela son Divan Kurulu toplantısında Beşiktaş'ın borcu 1 milyar 741 milyon olarak açıklandı. Bugün ödemeye kalksan kaç yıl sürer. Sistemi değiştirmezsen batarsın. Herkes iflasta. Kulübü artıda alıp, borç takan başkan bir daha seçiliyor.

KÜÇÜK OĞLUM KODU MU OTURTUR

Bildiğim ve gördüğüm kadarıyla çocuklar büyüdü. Ne yapıyorlar?
Can ve Emre İngiltere'de tahsil yaptı. Bankacılık ve finans konularında eğitim aldılar. Can, İstanbul'da büyük bir şirkette. Diğeri kız arkadaşıyla birlikte Hollanda'da iş yapıyor.
Peki küçük Yılmaz ne alemde?
Onu da kendim gibi bir Alman okulunun ana sınıfına yazdırdım. Hem okuyor hem de futbol oynayıp, kural öğrenip kendini geliştiriyor.
Nasıl futbola yatkınlığı?
İki ayak da mükemmel. Kodu mu oturtur vallahi! Ama en önemlisi Alman ekolünde eğitim alması.

KİTABIMI HERKES OKUMALI

Geçtiğimiz aylarda bir kitabın çıktı. İlgi nasıl?
Evet, Göztepe'yi Süper Lig'e çıkartırken kitabımı piyasaya sürdüm. İsmi ‘İnadım İnat'. Herkesin okumasını isterim. Bir gün İzmir'de uçaktan indim. Yanıma orta yaşlı bir kadın yanaştı, “Yılmaz Bey, sizin bu tarafınızı bilmiyordum. Ne müthiş bir kitap öyle, kutlarım” dediğinde dünyalar benim oldu. Kitap kâr amaçlı yazılmadı. İçinde sadece gerçekler var. Sen hâlâ okumadın, biliyorum. Ama ne olur oku.