Dün akşam Dinamo Kiev ile 0-0'ın rövanşında karşılaşan Fenerbahçe normal süresi 1-1 biten maçta rakibine 2-1 yenilerek Şampiyonlar Ligi hayaline veda etti. Dinamo Kiev'e 14 sene önce de elenen sarı lacivertlileri spor yazarları kaleme aldı.
 

Gürcan Bilgiç - Sabah | Böyle bir maçı anlatmak o kadar zor ki... Dinamo'nun kaleyi tutan tek şutu gol hanesinde... O ana kadar ceza alanına bile girmemişlerdi. Öncesinde Rossi'nin altı pastan dışarı giden, İrfan Can'ın direkte patlayan net pozisyonları vardı. King'in kaleciyi geçemediği veya kaleci Bushchan'ın kurtardığı penaltı veya 90'dan aldığı Szalai'nin kafa vuruşu... Bunların önüne - arkasına İtalyan hakemin senaryosunu da ekleyebilirsiniz. Valencia'nın gol pası öncesindeki pozisyonuna faul çaldı.Beşinci dakikada maçı bitirecekken Fenerbahçe, aynı hakemin maç içinde çok daha sertlerini devam ettiği temasları da izledik.

Faul olduğu bile tartışılacak iki pozisyondan sarı kart görerek oyun dışı kaldı İsmail Yüksek. Üç dakika sonrasında Dinamo'nun golü geldi.Fenerbahçe defansının seyirciliği eşliğinde. Bütün bunlardan sonra çıkıp, "Lucescu'nun planları tuttu, kurt hoca" falan diye de yorumlar yapılır. Yukarda bahsettiklerimizden bir tanesi farklı olsaydı, "bunalım yaratma" uzmanı bu teknik adamın, tek planı raflardaki tozlu yerine kalkacaktı.

10 kişi kaldılar. Oyunu değiştirsin diye alınan Emre Mor, 15 dakika sonra çıktı, başka bir hamle Bruma ile yapıldı. Gecenin yıldızıydı Bushchan, tek hatasında beraberlik golü geldi. 89'da uzatmaların düğmesine bastılar. Yorgun dakikaların peşine, Novak ve Serdar'ı kenara aldığımızda 25 yaşından büyük oyuncunun olmadığı 10 kişilik mücadele timi eklendi. İki topu direkten döndü Kiev'in 114'te de turu getiren golü attılar.Güzel bir gala gecesi olacaktı halbuki. 50 bin hırslı taraftar, yeni hoca, yeni oyuncular, yepyeni bir heyecan. Önce daha şanslı olan, sonra da daha akıllı olan takımdı Dinamo Kiev. Elindeki turu ikram etti Fenerbahçeli oyuncular. Yazık...

Reha Kapsal - Fotomaç | Fenerbahçe'nin ilk maçta saha içindeki doğru uygulayamadığı iki tane büyük problemi vardı. 1-Top ayağındayken hücum edememesi 2-Rakibin yaptığı çok fazla faule karşılık saha içinde çözüm üretememesi. Kadıköy'deki rövanşta hem oyuncu seçiminin hem de oyun kurgusunun daha farklı olması gerekirdi. İlk 45 dakika Fenerbahçe pozisyon üretemedi. İkinci yarı İsmail'in atılmasından sonra 10 kişi kaldılar. Bu durumda Jorge Jesus gibi tecrübeli bir teknik adamın hatalı oyuncu değişikleri vardı. 4-1-4 gibi parçalı oyunu tercih etti. Bu da gol yemesine neden oldu. Emre Mor'un oyuna sonradan girip tekrar oyundan çıkması anlaşılmadı. Kadıköy'de çıktığı ilk maçta bu muameleyi görmesi oyuncuyu kaybetme açısından da çok büyük bir hataydı.

Serdar Ali Çelikler - Habertürk | Jorge Jesus gerçekten önemli bir hoca. Takım da bu mevsimde taş gibi fizik gücünde belli ki iyi çalışıyorlar. İlk 30 dakikada da gayet iyi oynadı takım. Amaaa... • Ama 50 tane transfer yapıyorsanız ve hala umut Serdar Dursun ile Arda Güler'se..• 50 tane transfer yapıyorsanız ve hala stoperde Novak ile oyunu bitiriyorsanız..•50 tane transfer yapıp hala ve hala 1. santraforunuz yoksa..• 50 tane transfer yapıp hala Valencia penaltıcınızsa..• Portekizce bilmeyen kimseyi transfer etmiyorsanız..

• Trezeguet ve Weghorst'u reddedip, santrafor almayıp, 3 aydır topa vurmayan zaten yeteneksiz bir adam olan Joshua King'i 2 maçta da direkt 11 başlatıyorsanız..• İrfan çıktığında o bölgede (sağ iç) kesin oynayamayacak olan Emre Mor'u oyuna alıyorsanız..• Hatta Emre Mor'un, Bruma'nın Fenerbahçe'nin topçusu olmadığını hala anlamadıysanız..• Orta ikilide sürekli ve baskılı oynayan 2 altı numaradan genç olan İsmai'in sarı kartı olduğu halde; kırmızı görmesi kuvvetle muhtemelken 2. yarıda HEM DE PORTEKİZCE BİLEN Crespo'yu almıyorsanız..Değil Jorge Jesus, Ancelotti olsanız hatalısınız.

Şansal Büyüka - Milliyet | Rossi seviyesinin çok altında iki berbat vuruş yapmasa, Valencia uygun durumda kafayı üstten dışarı vurmasa, İrfan Can’ın şahane frikiği direkte patlamasa, en önemlisi Fenerbahçe’nin iyi bir santrforu olsa, daha ilk yarıda tabelada dört gol, tribünde ve ekran başında Fenerbahçe’ye gönül verenler zevkten dört köşe olurdu.Ama golcü yok golcü... Bunu bağırmaktan dilimizde tüy bitti. Yazmaktan parmaklarımız nasır tuttu, klavyemizin tuşları eskidi. Beş yıl önce böyleydi, beş yıl sonra gene böyle... Fenerbahçe’nin adına yakışacak, Fenerbahçe’nin büyüklüğünü taşıyacak, vurduğu gol olacak, saç-baş yoldurmayacak, “Baba” bir golcüsü yok.Ali Başkan belki de toplamda 100’e yakın transfer yaptı. Keşke üç-beş futbolcu az alsaydı da, onlara verdiği paraları gözünü kırpmadan bu derdi kökünden çözecek bir golcü için harcasaydı. Bunu yapmadı Ali Başkan, belki de yapamadı.

İtalyan hakem, Fenerbahçe’nin bal gibi golünü yedi. Gol öncesi Valencia’nın faulü yoktu, rakibi dengesiz hareketle topu kaptırmıştı. Irrati önce kararsız kaldı, belki de yardımcılardan uyarı alıp golün üstüne yattı.Büyük bir golcüyü bir türlü alamazsan, aldığını geç kaldığın için oynatamazsan, bunun sonucu, penaltı dahil yarım düzine gol kaçırırsan, hoca olarak transferini istediğin oyunculara öncelik tanırsan, geçen yıldan iyi giden işleri hocalık egosu ile bozarsan; olacağı budur. Büyük Fenerbahçe taraftarı bu hayal kırıklığını hak etmiyor.Jesus büyük hoca olabilir ama Tanrı değil...

Engin Verel - Akşam | lk 45dakikada Fenerbahçe'yi çok beğendim. Pres anlayışı, temposu iyiydi. 9 kişilik Fenerbahçe çok can yakar! Ama 11 kişilik Fenerbahçe'nin gol atması zordu! Aradaki bu 2 kişi ise Valencia ve King'di! Öncelikle bu "çakma kral"ı kim buldu bilmiyorum. Alan bulamıyor, topa vuramıyor... Valencia hem çok etkisiz hem çok sinirli... Onlar haricinde orta saha, kanatlar iyi mücadele etti. Jesus'un hırsını çok beğendim. Oyunculara kesinlikle taviz vermiyor. Koşmayan hiç kimse bu takımda kadroya giremez. Avrupa'yı bilmem ama eylül ayında bu Fenerbahçe'yi ligde kimse tutamaz.

Sahanın en kötüsü Valencia, bu facia performansını bir de kaçan penaltıyla süsledi! İkinci yarıda oyuna alınan Emre Mor'un kariyeri boyunca süren probleminin devam ettiğini gördük. Takım oyunu oynayamadığı için kenara geldi. Bu sezonun devre arasında yoksa sonrasında mı kiralık gider bilemiyorum! Maç tam gitti derken golcülerin yapamadığını Attila Szalai yaptı ve dengeyi getirdi. 11 kişi ile 2 maçta gol atamayan Fenerbahçe, 10 kişiyle işi uzatmaya götürdü. Ama uzatmada da olmayacak gol yendi! 10 kişilik takıma mücadelesi için teşekkür etmek gerekiyor ama golcü ve bir kaleci takviyesi şart. Yoksa "Teşekkür etme"lik bölümü de çok ararız.

Mehmet Demirkol - Fanatik | Fenerbahçe’nin maç başındaki pres performansı ilk maçın da ötesindeydi. Pasla çıkmakta her şartta ısrarcı olan Kiev’e 6’lı hatta 7’li bir ekiple zamanlama hatası yapmadan harika bastılar. Gerçek bir güç gösterisiydi. Ama karşılığı gelmedi. Bunda tabii ki iki maçta da özel bir performans gösteren Bushchan’ın önemli bir rolü var. Ancak bu kadar değil. Baskı sonrası topu dinlendirmek, sahip olmak konusu neredeyse hiç gündeme gelmedi. Direkt kaleye inmek istediler.

Ferdi ve Osayi çok iyi bindirirken hemen her seferinde santrfor arkası boş kaldı. Sanki Jorge Jesus bunu özellikle ister gibiydi. Arao ve İsmail ikilisi baskı konusunda mükemmeldi. Ama hücum ederken orada ‘Az’ kaldılar. İrfan ve Rossi’nin tersten girişleri az ve yetersiz kaldı. Dolayısıyla hem pas opsiyonu azdı hem de bir hücum sürekliliği yakalanamadı. Rakipten dönenleri hızla etkin hücuma döndürme konusunda eksik kalındı. Bütün omurga değişmişken bu çok anormal değil.

Uğur Meleke - Hürriyet | 30 Eylül 2008’i yeniden yaşadık. O gün de F.Bahçe favoriydi ama makine düzenindeki D.Kiev kazandıBir hafta önceki maçın sonunda “Bu eşleşme 180 dakikada bitmez” demiştim. Gerçekten de bitmedi. Toplam 210 dakika iki deneyimli hocanın satranç müsabakası gibi geçti. Maalesef sonunda da oyuncu değişikliği hamlelerini doğru yapan Lucescu’nun kazandığı bir satranç müsabakası.

Fenerbahçe, 2008’de Şampiyonlar Ligi’nde son kez boy gösterdiğinde ben de o sezonu stadyumlardan takip etmiştim; yayıncı kuruluş Star’ın yorumcusuydum. Enteresandır, Alex’li-Roberto Carlos’lu o kaliteli Fenerbahçe’nin de Devler Ligi’nde Kadıköy’deki ilk maçı Dinamo Kiev’le idi. O gün de maçın favorisi Fenerbahçe görünüyordu. O gün de Fenerbahçe’nin hocası Dünya çapındaydı, Luis Aragones daha 3 ay önce İspanya’yı Avrupa şampiyonu yapmıştı. Ancak yine makine düzeninde bir takım olan Dinamo Kiev, 180 dakikanın sonunda Fenerbahçe’ye 1-0’lık üstünlük sağlamıştı.

Dün Kadıköy’deki maçı izlerken hafızamın beni 14 sene geriye götürme sebebi galiba şuydu: Fenerbahçe özellikle ilk bir saatte yine iyi oynadı. Yine pozisyonlar üretti. Ancak bu tarz maçlarda neticeyi küçük detaylar belirliyor. Mesela hakemin bu kadar kart çıkardığı, bu kadar temaslı oynanan bir maçta İsmail Yüksek’in öyle bir risk almaması gerek. Veya en azından Miguel Crespo daha mı erken girmeliydi? Çünkü kırmızı karttan iki dakika sonra Fenerbahçe ilk golü yedi maalesef.