Şimdiye kadar Şampiyonlar Ligi'nde Pep Guardiola'nın çalıştırdığı ekibi eleyen tüm takımlar turnuvayı zaferle tamamladı. Bu gerçek bugüne dek geldi ve Atletico Madrid tarafları da Real Madrid'e karşı Milano'da oynayacakları finalde bu durumun tekerrür etmesi için dua edecek.

Guardiola'nın benimsediği futbol tarzı baskıcı ve rakibi bunaltmaya yönelik. Ona karşı mücadele eden takımlar adeta boğuluyor. Rakibini adeta hipnotize eden Guardiola'nın takımları karşısında kalenizde göreceğiniz bir gol kaçınılmaz oluyor ve tüm çabanız bunu engellemek için yeterli olmuyor.

Ancak şu ana dek ona karşı direnmeyi başaran ekipler hep zafere ulaştı. Daha önce Guardiola'nın takımlarını elemeyi başaran Jose Mourinho'nin Inter'i, Roberto Di Matteo'nun Chelsea'si, Carlo Ancelotti'nin Real Madrid'i ve Luis Enrique'nin Barcelona'sı Şampiyonlar Ligi'ni kupayla tamamladı. 

Diego Simeone'nin iki ayaklı eşleşmeler için tasarladığı plan, Guardiola'nın tarzında oynayan ekipleri devirmek için yeterli oldu. Simeone'nin Atletico'su, çeyrek finalde Andres Iniesta, Lionel Messi ve diğer birçok süperstarı barındıran Barcelona'yı eledi. Bayern Münih'e karşı oynadıkları yarı final maçından da zaferle çıkan taraf Atletico Madrid oldu.

Goal'e konuşan eski Real Madrid teknik direktörü Carlo Ancelotti, Atletico Madridli oyuncuların hocalarına karşı fantastik bir inanç ve güven duyduğunu belirterek "Bu sadece teknik-taktik bir ilişki değil, bir yandan da kişisel ilişki" dedi.

Oyuncular gerçekten ne yapmak istedikleri konusunda fazlasıyla bilinçli. Onlar her şeyi takım arkadaşları, kulüpleri ve taraftarları için yapıyor. Bu, teknik adamın onlara aşıladığı bir motivasyon...

"Simeone, fantastik bir lider. Dünyadaki herkes, Simeone'nin Atletico Madrid'e getirdiği kaliteyi ve motivasyonu biliyor; kulüp, oyuncular, taraftarlar..."

Guardiola, 2006 Dünya Kupası'ndan sonra ve 2008 Avrupa Şampiyonası'ndan hemen önce Luis Aragones'in İspanya Milli Takımı'na ezberlettiği metodları benimsedi. Barcelonalı oyuncuların belkemiğini oluşturduğu o takım, 2010 Dünya Kupası ve 2012 Avrupa Şampiyonası'nda da zafere ulaşmıştı.

Barcelona'nın oyun sistemi, gelecek adına en parlak vizyona sahipti; futbolcular adeta bir basketbol sahasındaymış gibi topu alınca kendilerine alan yaratarak tüm sahayı paslarla dolaşıyorlardı. Bu, Total Futbol'un yeni bir boyutuydu. Bu sistem, bir süre için başarıyı garantilemeleri anlamına geliyordu.

Elbette zaman zaman hem Barcelona hem de İspanya Milli Takımı, bu sisteme rağmen sıkıntı yaşıyordu. Ancak Guardiola'nın Camp Nou'da görev yaptığı süre boyunca genellikle kazanmayı başardılar. Mourinho ve Di Matteo gibi isimlerse kör şanslarının bir sonucu olarak onu devirmeyi başardılar. O sistem bu zamana kadar taşınmış olsa da Simeone, ezeli rakiplerinin futboluna karşı bir panzehir geliştirdi.

Örneğin 2013-2014 sezonu boyunca, Gerardo Martino yönetiminde Pep'in futbol sistemini benimseyen Barcelona'ya karşı Simeone'nin Atletico'su altı maçta da mağlubiyet almadı ve onları Şampiyonlar Ligi'nden elemeyi başardılar.

Daha sonra Barcelona bir değişim sürecine girdi ve Atletico'ya karşı yedi kez kazandılar. Atletico'da Antonie Griezmann transferine karşın Filipe Luis, Diego Costa gibi isimler takımdan ayrıldı. Ancak bu sezon daha iyi göründüler.

Onlar dünyanın en iyi takımlarına karşı bile özellikle kontra ataklarla yıkıcı bir etki yarattılar. Ligde özellikle ilk golü atana dek tüm inisiyatifi ellerinde tuttular. Şampiyonlar Ligi'nde neler yaptıklarını ise anlamak zor değil: çok çalıştılar, hamlelerini ortaya koymak için uygun zamanı kolladılar.

Griezmann, tüm bunların gerçekleşmesinde başrolü üstlendi. Pep'in Lionel Messi veya Arjen Robben gibi sağ kanattan sol ayakla ilerleyebilecek bir atak oyuncusuna ihtiyacı var. Simeone ise ortadan hızla atağa çıkan birine sahip!

Fransız forvet, hayatının en formda dönemlerini yaşıyor ve şu sıralarda Messi ile Cristiano Ronaldo'dan sonra dünyanın en iyi oyuncusu olacağı konuşuluyor. O da "El Cholo"nun himayesinde gelişiyor.

Griezmann, bu senenin başında AS'a yaptığı açıklamada "O, her zaman daha iyisi için soruyor ve sizden asla gevşeklik istemiyor" demiş ve eklemişti: "Antrenmanlarda her zaman bir tansiyon olmasını ve orada sanki maçtaymış gibi her şeyinizi vermenizi istiyor. Bu sayede sizi en iyi yapıyor. Beni de bir kazanan haline getirdi."

Atletico'da örneğin genç yetenek Griezmann ile veteran süperstar Fernando Torres arasında olduğu gibi büyük bir birliktelik var ve bu, teknik direktörün aşıladığı takım ruhundan geliyor. Ayrıca oyuncular, üzerlerindeki stresi de Simeone'nin öğütleri sayesinde rahatlıkla atıyor.

Simeone'yi Vicente Calderon'da izleyin ve hem hakemler hem de rakipler arasında nasıl baskı kurduğunu görün! O işinde iyi bir isim ve stadyumun her yerinden kimseye dokunmadan baskı kurabiliyor.

Simeone, tiki-taka sisteminin açıklarını buldu ve bunları mükemmel değerlendirdi. Orta sahadan atılan hızlı toplar sonrası savunma arkasına sarkan Griezmann ve Torres için golleri bulmak pek de zor olmadı.

Diego Godin ve Jose Gimenez'in hava toplarındaki hakimiyetleri de onlara gol için çokça şans yarattı. Orta sahadaki tehlikeli toplarda ise Gabi ve Koke devreye girince tümüyle tehlikeli bir takım haline geldiler.

Elendikleri maçlarda Barcelona ve Bayern, %70'e yakın topla oynama yüzdesine sahipti çünkü Atletico, köşeye çekilip gerekli anı kollayan bir ekip oldu. Nitekim kazananı da istatistiklerin belirlemediğini gördük. Simeone, baskılı oynayan takımlara karşı savaşan bir ekip yarattı ve zafere ulaşmayı başardı.

Sonuç itibariyle Simeone, tiki-takayı öldüren adam oldu!


Kaynak : Goal