AHMET UYKAN/ AJANSSPOR 

Fenerbahçe formasıyla gol kralı oldu. 1995-96 sezonunda sarı lacivertli formayla şampiyonluk sevinci yaşadı.Gol sevinclerinde asker selamıyla hafızalara adını kazandı. Lakabını da oradan aldı. Teknik direktörlük kariyerinde Sivasspor ile şampiyonluğun ucundan döndü. Bülent Uygun namı diğer 'Asker' Bülent Ajanssporun sorularını 'maskesiz' yanıtladı.

-Futbolcu olmadan önce güreş yaptığınızı biliyoruz. Güreş tutkusu nasıl oluştu?

Babam Güreş Milli Takım antrenörüydü. Dolayısıyla çocukluk yıllarımın tüm noktalarında güreş vardı. Babam şampiyon güreşçiler yetiştirmiş özel bir adamdı. Ben de aynı yolda yürümek adına güreşe merak sardım. 14 yaşına kadar güreş yaptım. Hatta sırtım minder görmedi desem yeridir. 14 yaşından sonra hasbelkader rahmetli Ekrem Karaberber hocamızın bir antrenmanını izlemeye gittim. Takım bir kişi eksikti. Beni oyuna aldı ve beğendi. ‘Sen kimin çocuğusun’ diye sordu. Fikret Hoca'nın oğluyum deyince babamla görüşüp, ’Oğlunu güreşçi yapacağına, futbolcu yap, yıldız olsun’ demiş. Babam da kabul etmiş. Böylece futbolculuk hikâyem Sakaryaspor’un altyapısında başlamış oldu.

-Yıldızınız Kocaelispor'da parladı. Ancak Türk futboluna Fenerbahçe forması ile damga vurdunuz. Fenerbahçe ile yolunuz nasıl kesişti?

İyi futbol oynadığın zaman zaten büyük takımların radarına giriyorsun. Ben de o dönem 4 büyüklerin listesindeydim. Fenerbahçe’nin rahmetli başkanı Güven Sazak, Oğuz Çetin ve Cemil Turan aracılığı ile bana teklifte bulundu. Oğuz Çetin, Sakaryaspor’da takım kaptanlığımı yapıyordu. Nihayetinde Fenerbahçe’ye imzayı attım. 

.-Gollerden sonra ‘asker selamı’ vermek nereden aklınıza geldi?

Çocukluğumdan beri içimde asker ve polis sevgisi vardı. Onları kahraman olarak görürdüm. Fenerbahçe’ye transfer olduğum 1993 yılında ise çok şehit veriyorduk. Bir maçta babası şehit olan 5 yaşındaki bir çocuğun asker selamı verdiğini görünce duygulanmıştım. Ben de golden sonra selam verdim. Attığım her golün ardından o selamı vermeye devam ettim. En onurlu gol sevinci bana nasip oldu.

-Orta saha oyuncu olmanıza rağmen gol kralı olmayı nasıl başardınız?

Bizi yetiştiren hocalarımız mevkiiniz ne olursa olsun futbolun meyvesi gol atmak ve attırmaktı derdi. Ben her ikisini de yapmayı çok seviyordum. Fenerbahçe’de o dönem Aykut (Kocaman), Tanju (Çolak), Pingel ve Rıdvan (Dilmen) gibi forvetler vardı. Frank Pingel sakatlanınca santrafora çekildim. Her maça gol atmaya odaklanarak çıktım. Taraftarlarla bütünleşerek o formanın hakkını vermeye çalıştım.

-Attığınız gollerin çoğu emek isteyen ve kendi çabanızla ürettiğiniz gollerdi.

Yaratıcı olmak zorundasınız. Çünkü sen bir santrfor değilsin. Yeteneğin ve süratinle iş yapmalısın. Ben de bu anlamda iyiydim. Bunu Fenerbahçe’de başarmış olmak mutluluk verici.

-Fenerbahçe'den ayrılırken bir burukluk yaşadınız mı?

Yaşamamak elde değil tabii ki. Başkan Ali Şen o süreçte yaşananlarla ilgili benden defalarca özür diledi. Başkanlığım boyunca yaptığım büyük hatalarımdan biri Bülent Uygun’u göndermekti demişti. O zaman Şampiyonlar Ligi’nde 3 maçta 7 puanımız vardı. Ligde de 5 puan farkla öndeydik. Fenerbahçe’den ayrılır ayrılmaz Kocaelispor’daki ilk maçımda ayağım kırıldı. Bir nevi futbol hayatım bitme noktasına geldi. 8 ay ayağım kaynamadı. Ondan sonra 1999 depremini yaşadım. Orada da yakınlarımı ve mal varlığımı kaybettim. Futboldan 4-5 sene koptum. Ardından Sivasspor’un 38 sene sonra Süper Lig’e çıkmasında emeğim geçti.  

-Sivasspor ile şampiyonluğa çok yaklaşmıştınız. Neden sonunu getiremediniz?

O zamanlar insanları şampiyonluğa inandırmak zordu. Çünkü Anadolu takımlarında ekonomik imkanları kısıtlıydı. 7 milyon lira bütçeli bir takımı alıp şampiyon yapmak kolay değil. Buna rağmen neredeyse başarıyorduk. 74 puanla ligi ikinci bitirdik. Medya gücümüz de yoktu. Taraftarımız da şimdiki gibi ateşli değildi. Ertesi sezon yine aynı şeyleri yaşadık. Bu kez 9 trilyonluk bir bütçe yaptık. Balili ve Sedat’ın sakatlıkları bizi olumsuz etkiledi. Ama ben o zaman, ’5 sene içinde Anadolu’dan şampiyon çıkacak’ demiştim. Önce Bursaspor ardından Başakşehir şampiyon oldu. Bir iki sene sonra doğru yönetilen Anadolu takımlarının şampiyonluk yaşayacağını düşünüyorum. 

-Geçen sezon Sumudica’nın ’Mourinho gelse kurtaramaz’ dediği Çaykur Rizespor’u ligde tuttunuz. Ancak sezon başında Rize'den erken ayrıldınız.

Rizespor’a gelmeden önce takım 10 hafta galibiyet görmemişti. Herkes tarafından düşmüş gözüyle bakılan bir takımdık. Futbolcular da özgüven yoktu. Kaygı problemleri vardı. Kendi yeteneklerini sergileyemeyen bir oyuncu grubunu karşımda buldum. Ben hayatım boyunca hep düşen takımları alarak bir başarı hikayesi yazmaya çalıştım. Hiçbir zaman sistemli ve ekonomisi düzgün olan bir takım almadım. Buna rağmen Rizespor’u da kurtardık. Yeni sezona girince de takımdan 21 futbolcu gitti. Takımdaki 2-3 futbolcuyla da biz çalışmak istemedik. 1 Temmuz’da yeni bir yönetim seçilmesi gerekiyordu. Eski yönetim gitmişti. 45 günlük zaman kaybı yaşadık. Bu kısa sürede transferler yapmaya çalıştık. Alınan 12 futbolcu nerdeyse lig başladığında geldi. Santraforumuz ancak 5. haftada aramıza katılabildi. Kanat oyuncuları da aynı şekilde. Beklenen galibiyetler de gelmeyince taraftarın isteğini kırmamak adına kan değişikliğinin şart olduğunu gördük. Görevi bırakmayı tercih ettik.

-Süper Lig’deki teknik adam kıyımının sebebi ne sizce?

Arsene Wenger, 20-25 sene Arsenal’de çalıştı. Aynı şekilde Manchester United’da Alex Ferguson uzun yıllar görev yaptı. Dünyanın en güçlü ekonomiye sahip kulüplerde çalışmalarına rağmen zaman zaman başarısız sezonlar yaşadılar. Buna karşılık işlerine son verilmedi. Türkiye’de mahalle baskısını kaldırmanın en kolay yolu hocayı değiştirmek. Bugün Mourinho bile 9 maç galip gelemediği bir ortamda yeniden ayağa kalkabiliyor. Ama ülkemizde daha ilk haftadan geçmişlerinde sempati duydukları bir hocanın göreve gelmesi için sizin istifanızı isteyebiliyorlar. Bakış açısının bu darlığından dolayı Türk futbolunun ilerlemesi zor görünüyor. 

-Günün birinde Fenerbahçe'nin başına geçme imkânı yakalasanız şampiyonluk şansınız ne olurdu?

Fenerbahçe’yi kötü yönetirsen taraftar ve kaliteli futbolcularla şampiyon olursun. İyi yönetirsen zaten şampiyon olursun. Çok iyi yönetirsen de uzak ara şampiyon olursun. Keyif alırsın… Aslında şöyle düşünmek gerek; Sakarya’yı, Kocaeli’yi Eskişehir’i Konya’yı, Sivas’ı gibi Anadolu’dan bir takım şampiyon yaparsan ömür boyu o kulübün kahramanı olursun. Esas mesele İstanbul takımlarını şampiyonluk yapmak değil Anadolu’dan şampiyon çıkarmak. Ben onu isterim. Zaten Fenerbahçe’ye hoca olursam uzak ara şampiyonluklar yaşarım.

-Eski takım arkadaşınız Erol Bulut, Fenerbahçe'de niçin bekleneni veremedi ?

Sürecin içinde etkin olmadığınız zaman işiniz kolay olmaz. Özellikle de transferlerde…Örneğin Erol Bulut’un Alanyaspor’un en iyi oyuncusu Bakasetas’ı almasını beklerdim. Diğer transferleri de scoutları ile birlikte kendi oyun sitemine ve tarzına uygulamasını beklerdim. Aynı zamanda siz Fenerbahçe’nin başına geliyorsanız medya ve futbolcu iletişiminiz iyi olacak. Rakip analizlerini iyi yapmalısınız. Her zaman kazanmaya odaklı bir takım olmalısınız. Ancak Erol kardeşimiz maalesef bu süreci iyi yönetemedi. 

-Emre Belözoğlu’nun gölgesinde kalmış olabilir mi?

Bazı insanların gölgesinde kalabilirsiniz. Size verilen şanslarda oranın yerine göre hareket etmek, duygusal davranmak zorunda kalabilirsiniz. Futbolda asla duygusallığa yer yok. Profesyonelliği işin içinden çıkardığınız anda başarısızlık kaçınılmaz oluyor.

-Fenerbahçe’de başkan Ali Koç tartışılmaya başlandı. Sizin Ali Koç için yorumunuz nedir?

Ali Koç, Fenerbahçe’nin ekonomik dar boğazdan kurtulması için büyük şanstır. Ancak hataları olmuştur. Doğru bir sportif direktörle çalışmadı. Neticesinde hatalı transferler yapıldı. Mesela Flamingo’daki Gabriel Barbosa, Ajax’tan Steven Berghuis, Montpellier'den Samba ya da Lille’den Renato gibi yıldız isimlerin alınmasını beklerdim. Eski tecrübeli futbolcularından akil insanlar grubunu oluşturmaması Ali Koç ve Fenerbahçe’ye pahalıya patladı. Gelen birçok futbolcu Fenerbahçe’nin büyüklüğünü anlayamadı. Şimdi bunun acısını çekiyorlar. Galatasaray derbisinde alınacak kötü bir sonuç işi daha kötü boyutlara götürebilir. 

-Kısa vadede Fenerbahçe için çözüm öneriniz nedir?

Dediğim gibi Başkan Ali Koç, akil insanlardan bir ekip kurmalı. Mesela Rıdvan Dilmen veya Alex Sportif Direktör olabilir. Dünya futbolunu yakından takip eden bir sistem oluşturulmalı. Bunu da Fenerbahçe’nin içinden birileriyle yapmak lazım. Bu sezon tüm takımların borç yapılandırması bitiyor. Ekonomik kriz kapıda. Doğru planlama yapılmalı. Bu da futbolun içinden gelen scout ekibiyle başarılabilir.

-Mesut Özil’in ilk 11’de kendine yer bulamamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yıllardır Fenerbahçeli taraftarların beklediği böyle büyük bir transferi kullanamamak üzüntü verici. Tabii ki Mesut, 6 ay futbol oynamamıştı. Geldikten sonra idman anlamında gereken desteği vermediğiniz zaman toparlanması zor oldu. Bir de Mesut, Covid 19 geçirdi. Ondan dolayı da olumsuz etkilendi. Mesut, Türkiye’ye gelmiş en iyi 5 oyuncudan biri. 10 numaraların en kalitelisi. Onu isteyen takımlar çok. Amerika ve Arap ülkelerinden talibi var. Ama Mesut, Fenerbahçe ile şampiyonluk yaşadıktan sonra ayrılmak istiyor. İnşallah bunu başarır. 

-Siz daha önce yurt dışında görev yaptınız. Ancak Avrupa'da Fatih Terim'den sonra hocamız olmadı. Niçin Avrupa’ya teknik adam yollayamıyoruz?

Öncelikle yabancı dil problemimiz var. İkincisi menajerler yurt dışına hoca götürmek yerine oradan Türkiye’ye hoca getirip istedikleri gibi onlarla birlikte at koşturmak istiyorlar. Bir de Avrupa’da başarı hikayemiz çok olmuyor. İşte Fatih Terim Avrupa’da başarıyı yakaladıktan sonra dünyanın en önemli hocaları arasına girdi. Beşiktaş camiasının böyle bir hocası yoktu. Geçen sezon taraftar istedi. 20 bin kişi önünde Ali Rıza Sergen Yalçın o gücünü gösterdi. Bir nevi yıldız bir teknik direktör ortaya çıktı. Sergen de önümüzdeki yıllarda Avrupa’ya gidecektir. Yıllardan beri Fenerbahçe’de bunu göremedik. Taraftarın hoca anlamında böyle bir isteği, coşkusu tam manasıyla olmadı. Trabzonspor’da Abdullah Avcı buna tam uydu. O da Karadeniz çocuğu. Abdullah Avcı’ya sahip çıkıldı. Bu doğrultuda başarıyı yakalayacaklar diye gözüküyor. 

-Söz Abdullah Avcı’dan açılmışken bir soru aklıma geldi. Avcı’nın Beşiktaş’tan tazminat almasını etik buluyor musunuz?

Hatırladığım kadarı ile Beşiktaş’ta Tiganalar, Del Bosqueler falan vardı. Bunlar tazminat almadı mı? Hem de bunlar 7-8 trilyon aldı. Toplam vurduğunda 80 trilyon para aldılar. Ben prensip olarak tazminat almıyorum. Mesela Katar’dan ayrıldığımda tazminatım 1 milyon dolardı. Almadım. Ama Abdullah Avcı’nın tazminat alması en doğal hakkı. Onun yakalayacağı başarıyı elinden alıp gönderirseniz tazminatı da ödemek zorundasınız. Yabancıya gelince alsın, Türk’e gelince almasın diyemezsiniz. 

-Stefan Kuntz'un A Milli Takım'ın başına getirildiğini öğrenince tepkiniz ne oldu? 

Ben en çok Hamit Altıntop’un Türk futbolunun içinde yer almasına sevindim. Tam yetkiyle göreve gelmesi mutluluk verici. Zaten yabancı sayısının çok olduğu bir ortamda Milli Takım hocasının da yabancı olması doğal. Biz kendi teknik direktörümüze değer vermiyoruz. Başarılı olan hocayı da yok onun takımı yok bunun takımı diyerek yerden yere vuran bir zihniyetimiz var. Kuntz, Alman Ümit Milli Takımı’nda yakaladığı başarısına inanarak Hamit Altıntop tarafından göreve getirilmiş. Bize de ona destek vermek düşer. Sonuçta bizim Milli Takımımız. 

-Açıklanan Milli Takım aday kadrosunda olması gereken gereken isimler var mı? Özellikle, İrfan Can Kahveci'nin davet edilmesi gerekir diyenler oldu.

Bu iki maçta başarısız sonuçlar alma ihtimalimiz yok. Ligden kimi alırsanız alın iki maçı kazanırsın. Ama başarısız olduğunuzda bunlarla ilgili eleştirilere maruz kalabilirsiniz. Bana göre şu andaki jenerasyon son zamanların en iyilerinden biri. Belki bizim zamanımızda milli formanın ruhu amatörce idi. Şu anki kadronun kalitesiyle her turnuvada finallerde yer almamız lazım. 

-Yabancı kuralı hakkındaki düşünceleriniz nedir?

Her sene 1 yabancı futbolcu eksiltilmeli. Yabancı sayısını 5’e düşürelim ama altyapılarda devrim yapalım. O zaman havuzumuz olur. Türk çocukları yetişir ve rekabet her ortamda en yüksek seviyeye çekilebilir. Yabancı kuralında + (artı) sistemi hiçbir yarar sağlamaz. Aksine problem yaratır. Eldeki kadronun alternatifi azalır. Bu da sahadaki futbola yansır.

TFF Başkanı olsanız ilk icraatınız ne olurdu?

Yıllardan beri proje söyleyen tek hoca benim. Diyorum ki futbolcular ve teknik direktörler kendi vergilerini ödesin. Yöneticiler, gelir giderden fazla harcama yaptıkları zaman bunun sorumluluğunu alsınlar. Hakemler 2007’de profesyonel olsun demiştim. Ancak 2 sene önce profesyonel olabildiler. Maaşları olsun. Haftada 5 gün idman yapsınlar, takımları analiz etsinler ve bağımsız bir şekilde maç yönetsinler demiştim. Yıllardan beri hakem camiasını eleştiriyoruz. Neden? Çünkü aynı adamlar yönetiyor. Nasıl bir takımda başarı olmayınca antrenör gidiyor, aynı güzergahın içindeki insanlar değişerek hakem camiasını yönetmeye çalışıyor. Artık hakem camiasının da kurumsallaşması lazım. Her başarısızlıkta hakemlerin arkasına sığınma hakkımız yok. Futbol Federasyonu’ndan diğer beklentim sağlık ve hayat sigortası. Bununla beraber huzurevi, sporcu hastanesi. En önemlisi bütün alt yapı hocalarının maaşlarının TFF’nin ödemesi. İnteraktif ve online eğitimlerle Türk gençlerini yetiştirmeleri...

-Tekrar geçmişe dönelim. Unutamadığınız maç veya gol hangisi?

Birçok maçta unutulmaz anlar yaşadım. Milli Takım’da Polonya’ya attığım gol vardı. Topu orta sahadan alıp birkaç kişiyi geçip gol atmıştım. Galatasaray’a uzak köşeye yarım vole golüm de güzeldi. Yine 1996’da şampiyon olduğumuz sezon Samsunspor maçında hasta olmama rağmen 84.dakikada oyuna girdim. Attığım golle maçı 1-0 kazanmıştık. 

-Pişmanlık duyduğunuz olay var mı?

Futbolda pişmanlık olmaz. Ama Fenerbahçe’den ayrıldığımda ayağım kırıldığında sağlık sektöründe keşke iyi durumda olsaydık. Henüz 27 yaşında sahalara veda etmek zorunda kaldım.

-Gelecekle ilgili beklentileriniz veya hayaliniz var mı?

Tabii ki var. Yurt dışından bazı temaslarım söz konusu. Onlarla görüşüyorum. Ondan sonra hayallerimi gerçekleştirecek bir projenin içinde olmak istiyorum.  

KAYNAK: AJANSSPOR